Milletin haysiyeti, şerefi, hürriyeti, istiklali,
Gerçekten tehlikeye düşmüştür.
Yunan gâvurundan kurtulmak içim
Gerekirse Bilecik’in bütün fertleri ölmeyi göze alması lazımdır.
İstiklâl Savaşı’nda Bilecik adıyla özdeşleşmiş, adına türkü yakılmış, gözü pekliğin ve gerçek vatanseverliğin nadir örneklerinden biri de Gölpazarı-Şahinler köyü doğumlu Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Efendi’dir.
“1885 (h-1335)’de Bilecik Gölpazarı ilçesi Şahinler köyünde doğan ve köy halkından Mustafa Efendi’nin oğlu olan Mehmet Nuri Efendi, Bilecik’te Akmescit Müderrisi iken 2 Mart 1912’de Bilecik Müftüsü olmuştur. İzmir’in işgali haberinin duyulması üzerine 21 Mayıs 1919’da İstanbul’a iki ayrı telgraf çekerek Bilecik’te Milli Mücadelenin ilk direniş adımını atmıştır.”
Milli Mücadele’nin başlamasıyla, ulusal harekâtın yanında yer alan Müftü Mehmet Nuri Efendi, ayrıca Askeri Polis Teşkilatı Bilecik Şubesi’nde de görevlidir.
Mehmet Nuri Efendi’nin faaliyetlerinden haberdar olan ve zaten öteden beri bundan rahatsızlık duyan Yunan İşgal kuvvetleri yetkilileri fırsat bilip Eğmedek tepesinde kendisine pusu kurdular. O esnada düşman hareketlerini izlemekte olan Mehmet Nuri Efendi gözetleme sırasında 7 Nisan 1921 günü işgal kumandanının kurduğu pusuda şehit edilir.
Okuyacağınız bu yazı dizisi 7 Nisan 2023 tarihinde şahadetinin 102’nci ölüm yıldönümünü anacağımız şehit müftümüzün anısına ithafen kaleme alınmıştır. Ruhu şad olsun.
Şehit Müftü Mehmet Nuri Efendi’nin şahadete erdiği günü anlatan bu hikâyede adı geçen karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla hiçbir alakası yoktur. Yaşanılan olay tamamen hayal ürünüdür.
Bölüm 1
Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini
Mustafa Kemal Paşa
8 Temmuz 1920; Bursa, Yunan ordusu tarafından işgal edilmiş; Yunan ordusunun Bilecik’e doğru ilerleyecek haberinin duyulması üzerine korkuya kapılan Bilecik halkı evini barkını yerini yurdunu terk ederek daha güvenli gördükleri yerlere hicret etmeye başlamıştı. Bileciklilerin göç ettiği yerlerden biri de Sakarya nehrinin 27 km doğusunda ki Gölpazarı kasabasıydı. Bu küçük kasabanın yollarını aşındıracak olan sadece Bilecik halkı değildi. Aynı zamanda Bilecik Mutasarrıflığı da bu kasabaya taşınıyordu. Bilecik artık Gölpazarı’ndan idare olunacaktı.
6 Ocak 1921 Perşembe; Çerkez Ethem ve destekçilerinin isyanını fırsat bilen Yunan ordusu, Bursa ve Uşak civarından Eskişehir’e doğru ileri harekete geçti. Eskişehir’i almak isteyen Yunan güçlerinin amacı öncelikle Bilecik ve Bozüyük’te bulunan Türk ordusunu etkisiz hale getirmek istiyordu. Nitekim Bilecik 6-11 Ocak 1921 tarihinde 3 gün süre ile Yunan güçlerinin eline geçti. Birinci İnönü muharebesi ismi ile anılan bu savaştan yenilgiyle ayrılan Yunan ordusu Bursa’ya geri çekilmek zorunda kaldı. Bu ilk işgaldi. İlk işgalin üzerinden henüz iki ay geçmişti ki Yunan güçleri ilk yenilgiyi unutturmak istercesine tekrar ileri harekete geçecek; 23 Mart – 1 Nisan 1921 tarihleri arasında Bilecik’i ikinci kez işgal edecekti. 12 Temmuz 1921 tarihinde başlayan 14 ay 25 gün sürecek Bilecik’in üçüncü ve son işgali ise 6 Eylül 1922 tarihinde son bulacaktı.
***
‘İstiklâl Savaşı’nda Bilecik adıyla özdeşleşmiş, adına türkü yakılmış, gözü pekliğin ve gerçek vatanseverliğin nadir örneklerinden biri olan 1885 (h-1301)’de Bilecik Gölpazarı ilçesi Şahinler köyünde doğan ve köy halkından Mustafa Efendi’nin oğlu olan Mehmet Nuri Efendi, Bilecik’te Akmescit Müderrisi iken 2 Mart 1912’de Bilecik Müftüsü olmuştur.
‘Yunanlıların, Sakarya Savaşına yol açan ilerleyiş için mihrak noktası yaptıkları faaliyetlerden Ankara’yı her an haberdar ediyor, düşmanın faaliyetlerini adım adım takip ediyordu. Düşman ise, hazırlıklarının hangi kaynaktan Ankara’ya iletildiğini tespit çabasında idi. Ve yerli Rumlar, işgalden masun kalmış beldelerimizde çeşitli yollardan soktukları ajanları vasıtasıyla bu kaynakları tespite çalışıyordu. Kimliğini tespit edebildiği kişilerin başında da Mehmet Nuri Efendi vardı. Yunan casusları, O’nun sabahın erken saatlerinde yasak bölge ilân edilen Eğmedek Tepesi’ne çıkarak Yunan saflarını gözetlediği haberini verdiler.’
2 Nisan 1921 Cumartesi; Bilecik. Gökyüzü, bağrına ok saplanmış acılı bir ananın çığırışları gibi ağıtlar yakıyor, olanca gözyaşını toprak anayla buluşturuyordu. Ertuğrul’un sancağında nicedir kara bulutlar dolaşıyordu. Pus kokan kasvetli karanlık, kötü bir günün habercisi gibiydi. Ocak ayından bu tarafa dağların tepelerinde asılı duran kara boz bulut kümesi Ertuğrul yurdundan bir türlü dağılmak nedir bilmiyordu.
Böylesine kasvet kokan bir günde Mehmet Nuri Efendi Efendi, Kuvâ-yı Milliye güçleri ile birlikte ikinci kez Bilecik’e girdi. Bir bahar mevsimi akşamı Bilecik olduğundan daha da sessizdi. Şehir, yeni yılla birlikte bunca zamandır karanlığa esir düşmüştü. Müslüman halkın neredeyse tamamı ipek şehri terk etmişti. Yunan ordusunun ilk mağlubiyeti ile birlikte adeta şoka giren gayrimüslimler şehri yavaş yavaş terk etmeye hazırlanıyordu. Yunan ordusu ise Kemal’in ordusuna ikinci kez yenilmenin şaşkınlığı ile köyleri yakıp, yıkarak Bursa’ya doğru geri çekilmeye devam ediyordu. Asırlardır yaşadıkları yeri terk etmek istemeyen birkaç gayrimüslimin, gözlerine yansımış ‘Bundan sonra bize ne olacak?’ korkusu ile evlerinden topladıkları yükte hafif paha da ağır ne buldularsa yaylılarına yüklemeye çalışıyorlardı. Daha birkaç ay öncesine kadar beraber yaşadıkları Türk komşularına yaptıklarından dolayı hissettikleri utanç duygusu ile geriye doğru çekilen Yunan güçlerinin peşine sağlı sollu takılmış olarak Bursa’ya doğru yollara düşeceklerdi. Geride kalan son gayrimüslimin şehri terk etmesi ile Bilecik’te yaşayanların neredeyse tamamına yakını, bu güzel ipek şehri terk etmişti.
Yunan güçleri ikinci kez geri çekilmiş çekilmesine de Yunan; büyük fikrinden bir türlü vazgeçmek bilmiyordu. Çoğunluğunu yerli gayrimüslimlerin oluşturduğu küçük bir Yunan topçu müfrezesini Selbükü köyü civarında konuşlandırdı. Yunan müfrezenin şehri terk etmediği haberleri Gölpazarı’nda bulunan Mutasarrıflığa kadar ulaşmıştı. Bu hareket, Yunan ordusunun bir kez daha Bilecik’e harekete geçeceğinin belirtisiydi.
İşte bu şartlar altında Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Efendi, sabah namazı sonrası hemen hemen her gün Eğmedek Tepesi’ne gidiyor, Selbükü köyünde bulunan Yunan topçu müfrezesini takibe alarak düşmanın olası hareketlerini Kuvâ-yı Milliye güçlerine haberdar ediyordu.
Yunan müfreze komutanı genç müftünün faaliyetlerinden haberdar olmuştu. Bilecik müftüsünün ardına bir Türk casus salmış, onun attığı her adımdan haberdar olmaya çalışıyordu. Genç müftü ardına salınan casustan habersiz istihbarat faaliyetlerine büyük bir heyecanla aralıksız devam etmekteydi.
(Devamı Gelecek)
Hasan Taşcı
2 Nisan 2023
Değerli hocam kaleminize sağlık. Bizlere ışık olmaya devam ediyorsunuz.
Okuduğunuz için teşekkürler hocam.
“Müderris” açıklama olmalı, bir de harekat mı hareket mi?
Bir alt soruda yanıtlandı, teşekkürler.
1- “Müderris ” sözcüğün açıklamaya ihtiyacı var.
2- “Ulusal harekat” mı, yoksa “Ulusal hareket” mi? Hangisi daha doğru.
Sağlık ocağında sıra beklerken okudum. Evde tamamını daha dikkatli okuyacağım.
Okuduğunuz için teşekkür ederim
1. Müderris sözcüğünün geçtiği ilk yer alıntı yapılan yer olduğu için yazıdan dip notları çıkarmak zorunda kaldık. Bir de okuyucuyu araştırmaya yöneltmeyi amaçladık.
2. Konu da geçen hareket sözcüğü bence doğru ve yerinde bir ifade. Gözetlenen birlik ufak bir alanda ki hareketlilik
Teşekkür ederim