Bilecik ve çevresinde 5-6 Mayıs tarihinde başlayıp Temmuz ayının sonuna kadar bir bayram havası içinde kutlanan geleneksel kutlamaların en önemlisi elbette ki Hıdrellez kutlamalarıdır. Birlik ve beraberliğin sembolü olan bu mevsimlik bayramın kutlanacağı zaman yöremiz halkı tarafından sevinçle karşılanır.
Yöremiz genelinde özellikle Manav köylerinde “Hâyır” ismi ile adlandıran Hıdrellez kutlamaları, İnhisar ilçemiz başta olmak üzere Çayköy, Tarpak, Tozman, Akköy, Harmanköy, Koyunlu, Samrı, Hisarcık, Akkum ve Karaağaç köylerimiz ile Yenipazar ilçemize bağlı Dereköy ve Kuşça köylerinde ise “Hacet Bayramı” olarak bilinir ve kutlanır. Eski zamanlarda Hacet Bayramı ismi ile kutlanan bu mevsimlik bayram son yıllarda Hıdrellez Kutlamaları adı altında kutlanmaya devam etmektedir. Gönül isterdi ki bu kutlamalar eskiden olduğu gibi “Hacet Bayramı” ismi altında kutlanmaya devam etsin.
Peki, Hıdrellez kutlamalarının bir benzeri olan “Hacet Bayramı” nedir?
Hacet Bayramı, o yılın bol yağışlı ve bol mahsullü geçmesi için Allah’a yağmur ve bereket duaları yapılan etkinlikler ve şenliklerdir. Bayramın ismindeki “Hacet” kelimesi ise “Dilek, istek”, anlamını taşır. Bu bayram aslında Anadolu’muzun tüm bölgelerinde farklı çeşitlilikte kutlanan “Yağmur Duası” olarak bildiğimiz geleneksel törenlerden biridir.
Hacet Bayramı’na katılımın daha geniş olabilmesi için belli bir yörede biri birine yakın yaşayan köy halkı bir araya gelerek bu gibi etkinlikleri gerçekleştirebilir veya ayrı ayrı da yapabilirler. Etkinlikte mevlit okunur, toplu namaz kılınır ve imece usulü yapılan yemekler halk tarafından yenilir içilir.
Peki Hacet Bayramı nasıl kutlanırdı?
Bu sorumuza en güzel cevabı çocukluğunda bu bayramı yaşamış olan Çayköy’lü Hüseyin Çetin’in anlatımlarından dinleyelim.
“Çocukluğumda köyüm Çayköy’de (1940- 1950 yılları arası) yapılan Hacet Bayramı’nı veya bir başka deyişle Yağmur Duası’nı anlatacağım. Çocukluğumdaki bu bayramların havasını, sevincini, kokusunu hiç unutamam.
Köy muhtarlığı tarafından Mayıs ayı içerisinde veya Haziran ayı başlarında özellikle hafta sonuna denk gelen bir tarihte Hacet Bayramı yapılmasına karar verilir. Köyün kâhyası çevre köylere gönderilerek Hacet Bayramı’nın yapılacağı tarihi çevre köylerin muhtarına bildirir ve o köyün halkını kutlamalara davet ederdi. Köylere telefon hattının bağlanması ile bilgilendirmeler muhtarlık odasında ki manyetolu telefon vasıtası ile yapılmaya başlanmıştır.
Çevre köylerin muhtarları da kendi köyünün kâhyası vasıtası ile köy camiinin minaresinden, ‘Çayköy’de falanca tarihte Hacet Bayramı kutlanacak olup tüm köy halkımız davetlidir.’ şeklinde köy halkına gerekli duyuruyu yaparlardı. O vakitlerde mikrofon olmadığından minareden okunan ezanlar ve duyurular çıplak ses ile yapılmakta idi. Cami hatibi ezan okumak için günde beş defa 25 ila 30 metre yükseklikte ki minareye çıkmak zorundaydı.
O zamanlar köyde ki her hane çok miktarda bulgur kaynatır, kadınlar el değirmenlerinde türküler eşliğinde bulgur çekerdi. Hacet Bayramı’nda hazırlanan pilav köyün her hanesinden toplanan bulgur ile yapılırdı.
Bayram kutlamasından önce, bayram hazırlıklarına ön ayak olan köyün bazı kadınları ellerinde torbalar ile evleri tek tek dolaşır, bulgur, un ve hoşaf yapmak için zerdali kurusu, erik kurusu, üzüm kurusu, pekmez vs. toplarlardı. Ayrıca; bulgur pilavı için lâzım olan et, köy de davar sürüsü olanların bağışlarından karşılanır, eğer bir bağış yapılmaz ise erkekler arasında para toplanarak koyun veya keçi alınırdı. Diğer taraftan yağ Tuz gibi diğer erzaklarda erkeklerden toplanan para ile alınırdı.
Hacet Bayramı’ndan bir gün önce kadınlar, toplanan un ile fırınlar da yeteri kadar ekmek pişirirler, yine o gün akşamı yemeklerin yapılacağı köy “Çay” ismi ile anılan meydanın kenarındaki dibek başı dediğimiz yere, odun çalı çırpı, kazan ve kap kaçak getirilir, ertesi gün için hazır edilirdi. Yine bir gün önceden akşama doğru köy de birkaç kişi kurban edilecek hayvanı köyün doğusundaki Karasu çayın da “Kısık” dediğimiz mevkiiye götürür, hayvanı burada keserlerdi.
Bayramın yapılacağı gün, köyün erkekleri sabah namazından çıktıktan sonra hazırlıklar başlardı. Yemekleri tecrübeli yaşlı kadınlar yapar, onların yanında da daha güçlü oldukları için birkaç erkek, kazanların kurulmasında, ocağa odun atılmasında, kazandaki yemeklerin karıştırılmasında vs. yardım ederlerdi. O gün köy halkı işe güce gitmez, temiz ve en güzel urbalarını giyerek kuşluk vakti köy meydanında toplanarak hasbihal eder, çevre köylerden gelen misafiri karşılarlardı.
Çevre köylerden gelenlerin şayet köyümüzde akrabaları veya tanıdık ahbapları varsa, önce o eve gidilir, binek hayvanları o evin avlusuna bağlanırdı. Ev sahibi ile biraz oturup sohbet ettikten sonra, köy meydanına getirilirdi. Köyümüzde o zamanlar Kahve yoktu. Erkekler ya köy odasında toplanır ya da meydanda, köy odasının duvarının kenarına aralıklar ile konulmuş büyük taş parçalarının üzerine uzatılan tahtalar üzerinde, otururlardı.
Öğle vakti gelinceye kadar erkekler buralarda konuşur, biri birilerine şakalar yapar, neşe içinde vakit geçirirlerdi.
Biz çocuklar da köy meydanında oradan oraya koşar, yemek pişirenlerin yanına gider, onları seyreder ve kendi aramızda şakalar yapıp eğlenerek yağmur duası için tepeye çıkılacak zamanı ve yemek vaktini sabırsızlıkla beklerdik.
Öğleye kadar yemekler pişirilmiş olurdu. Yemeklerde bulgur pilavı ve içinde az da olsa et bulunurdu. Pilav ile birlikte pekmez ile yapılan zerdali, ayva, erik, üzüm kurusundan hazırlanmış hoşaf olurdu. Pek kesin hatırlamamak ile beraber sanırım çorba da ikram edilmekteydi. Öğlen ezanı okunur okunmaz herkes camiye gider, öğle namazından sonra okunan mevlidi dinlerdi.
Mevlit bittikten sonra cemaat camiden çıkınca, köyün bütün erkekleri, küçük çocuklarda dahil, önlerinde İmam arkasında halk, köy meydanının yamacındaki, meydandan 30-, 35- metre kadar yüksekte bulunan “Dedebaşı” tepesine çıkılırdı. Tepede imam kıbleye dönerek yağmur yağması için Türkçe dua eder ve Kuran-ı Kerim’den sureler okurdu. İmamın arkasında bulunan köylü, kollarını biraz ileriye doğru uzatır, parmakları yere bakacak şekilde avuçlar toprağa çevrilmiş olarak imamın okuduğu dualara “Amin” diyerek dualar ederlerdi. Avuç içinin aşağı bakması ve parmaklarının yere doğru çevrilmesi, parmakların yağmuru temsil etmesi anlamı taşıdığı gibi, yağmurun toprağa düşmesi için de bir simgedir.
Dedebaşı tepesindeki dualar bittikten sonra topluca köy meydanına inilir ve köydeki evlerden toplanan bakır tepsiler, bakraçlar, sahanlar, taslar ve siniler ile meydanda toprak üzerine sofralar kurulurdu. Sofralar bir kalbur üzerine veya boş kasnak üzerine konulan büyük sinilerden olurdu. Evlerinden tahta yuvarlak sofra getirenlerde olurdu. Hacet Bayramı’nda herkes evinden gelirken tahta kaşığını beline sokarak meydana gelirdi.
Herkesin bir anda yemek yemesi mümkün olmadığından pilav önce yaşlılara ikram edilir, onlar sofralardan kalktıktan sonra boşalan yerlere diğer halk otururdu. Gençler ise yemek servisi yapmakla görevli olurdu. Gençler ellerinde yemek dolu bakraçlar ile sofralardaki kaplara vakit geçirmeden yemek dağıtırlardı. Kadınlarda yine Köy meydanının ayrı bir köşesinde toplanırlar, kendi aralarında yaptıkları tatlı sohbetler içinde onlar da yemeklerini yerlerdi.
Sofralardan kaldırılan kap kaçaklar köyün genç kızları tarafından meydandaki çeşme ile kuyudan su çekilerek, yemeklerin yapıldığı yerde, yıkanarak tekrar servise gönderilirdi. Yemekten sonra Erkekler, o gün işe gitmemenin verdiği dinlenme ve Bayram sevinci ile sohbetlerini bir müddet daha devam ettirirlerdi.
Yapılan dualar, yenilen yemekler ve edilen sohbetlerin sonrasında çevre köylerden gelenler, ev sahibi köylüler tarafından servis edilen kahve ikramı sonrası, binek hayvanları ile köylerine yolcu edilirlerdi. En son misafirin köyü terk etmesi ile birlikte bayram sona erer, yemek kap kacak ve kazanları köyün kadınları tarafından temizlenerek sahiplerine geri verilirdi. İşte benim çocukluğumda Köyümüzdeki “Hacet Bayramı” böyle olurdu.”
Bu yıl Çayköy’de “Hacet Bayramı” günümüz adı ile “Hıdrellez Şenlikleri” 28 Mayıs 2023 tarihinde kutlanacaktır. Gönül isterdi ki eski ismi yâd edilsin. Hem yazımızın hem de Hıdrellez yazı dizimizin sonuncusunda, “Elçiye zeval olmaz.”, diyerek tüm halkımız Çayköy Hıdrellez Şenlikleri’ne davetlidir. Kültürümüzün yitip gitmemesi temennisi ile hoşça kalın.