Sevgili Belgin Bıyıkoğlu bize kısaca kendinizi ve yazma serüveninizi anlatır mısınız?
Merhaba Çanakkale’nin Lapseki ilçesine bağlı Çardak’ta dünyaya geldim. İlkokulun bir bölümünü Çardak bir bölümünü de İstanbul’da okudum. Ardından Çardak Ortaokulu ve Lapseki Lisesi’ne devam ettim. Lise sonrası, Ege Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’na devam ederken yeniden sınava girip eğitimimi aynı üniversitenin Fen Fakültesi Mikrobiyoloji Bölümü’nde tamamladım. Uzun yıllar özel sektörde endüstriyel mikrobiyolog olarak çalıştım. Sonra çocukluk yaşımdan beri içimde olan edebiyat sevdasının izinden gitmeye karar verdim. 2009 yılından itibaren henüz çalışma hayatım sonlanmamışken çeşitli edebiyat atölyelerine devam ederek yazma tecrübeleri edindim. 2015 yılında çalışma yaşamımı sonlandırınca tamamen edebiyata ağırlık verdim ve 2018 yılında zorlu 12 Eylül Dönemi’ni, geride kalanların gözünden ve hayatın içinden anlatan ilk öykü kitabım Hadi Gülümse yayınlandı. O dönem bir edebiyat dergisinin yayın kurulunda yer aldım. 21 Kadın 21 Öykü isimli kolektif bir öykü kitabına bir öykümle katkıda bulundum. 2021 yılında Destek Yayınları tarafından basımı yapılan ilk romanım Dünya Döner Renkler Kalır 2022 yılında 77. Yunus Nadi Roman Ödülü’ne değer bulundu. 2023 yılı nisan ayında ikinci romanım Zaman Geçer Sesler Kalır yine Destek Yayınları tarafından basıldı.
Edebiyat çalışmalarım dışında lise yıllarımdan beri yürüttüğüm yağlı boya resim çalışmalarına devam ediyorum. Evli ve iki yetişkin çocuk annesiyim.
Zaman Geçer Sesler Kalır’ı yazmaya karar vermenizde ilk romanınız Dünya Döner Renkler Kalır’ın 2022 yılında 77. Yunus Nadi Roman Ödülü’ne değer bulunmasının rolü var mı?
Dünya Döner Renkler Kalır’ın 77.Yunus Nadi Roman Ödülü’ne değer bulunması, tabii ki yaşamımı olumlu yönde etkiledi, beni çok onurlandıran, gururlandıran mutlu eden bir olay oldu ama ben ödülü aldığım sırada zaten Zaman Geçer Sesler Kalır’ı yazmaya başlamış hatta ortalarına bile gelmiştim. Dünya Döner Renkler Kalır’ın daha ilk sayfalarında, Zaman Geçer Sesler Kalır’ın yazılacağının sinyalini verirken onu yazma görevini romanın kahramanlarından Feride’ye devretmiştim. Ödüllerin benim gibi öncesinde geniş kitleler tarafından pek bilinmeyen yazarların tanınmasında, çevre edinmesinde rol oynadığı, önünü açtığı bir gerçek. Buradan tarafsız bir şekilde Dünya Döner Renkler Kalır’ı okuyup değerlendiren Türkiye’nin Nobel’i sayılabilecek bu çok değerli ödüle değer bulan Yunus Nadi Değerlendirme Kurulu’na bir kez daha teşekkür etmek isterim. Diğer yandan, hiçbir yazar sırf ödül almak için yazmaz. Yazmak durdurulamayan bir istek haline geldiğinde ne yapar ne eder yazmanın bir yolunu bulur.
Zaman Geçer Sesler Kalır ‘da, roman boyunca okur adeta Abdülhamit döneminden başlayarak Cumhuriyet’in kuruluşuna an be an tanıklık ediyor. Bu katmanlı romanın yazılım sürecini bize kısaca anlatır mısınız?
Dünya Döner Renkler Kalır kafamda şekillenmeye başladığımda içinde Zaman Geçer Sesler Kalır da vardı. Çıkış noktası benim yaşamımda hiç tanımadığım halde etkisi olan Sabite Hanım’dı. O roman günümüzde geçecekti ama ben Sabite Hanım’dan, şehit olan üç çocuğundan ve Zaman Geçer Sesler Kalır’ı ithaf ettiğim sevgili dedem Çıkıkçı Eyüp’ten de söz edecektim. Bunun bir görev olduğunu düşünüyordum. Zaten üç kişinin yaşamının bir çevre mücadelesi etrafında hayli yoğun geçeceğini tasarladığım Dünya Döner Renkler Kalır’a onları da eklersem hem romanın akışını bozacaktı hem de anlatmak istediklerimi etraflıca anlatamayacaktım. Hazırlık aşamasında okuduğum kitaplardan edindiğim bilgilerden sonra o dönemde Çanakkale ve doğduğum kasaba Çardak civarında yaşanan olayların ne denli önemli olduğunu anlamıştım. Hem o olayları hem de Ulu Önder Mustafa Kemal’in liderliğinde verilen savaşlar sırasında cephe gerisinde yaşananları, savaşta en çok acıyı çeken kadınların gözünden anlatmayı bir borç bildim. Böylece Zaman Geçer Sesler Kalır vücut buldu. Altı ay kadar çok yoğun okumalar yapıp notlar çıkarttım. Sonra o notlardan gereksiz bulduklarımı attım sonra kronolojik sıraya koydum ve romanın yazım süreci boyunca hep başucumda durdular.
Romanın ana karakteri Sabite Hanım gerçekte kimdir?
Sabite Hanım babamın babaannesi. Bana babamın sülalesi tarafından değil de altı yedi yaşlarındayken onun bir meclisinde bulunan çok sevgili anneannem tarafından, küçüklüğümden itibaren meziyetleri övgüyle anlatılan bir kadın. Ata binen, kırık çıkık yapan, güzel kalpli, beyaz divalını giyip ut çalıp şarkılar söyleyen, kıtlık zamanı ambarını açan, kaymakamlarla belediye reisleriyle görüşüp onları eşiyle birlikte evinde ağırlayan çağının çok ilerisinde bir kadın. Ne yazık ki savaştan nasibini fazlasıyla almış; üç ayrı cephede savaşan oğullarının şehit düştükleri haberini peş peşe alan acılı bir anne aynı zamanda. Ben şifacı, cesur Sabite Hanım’ın torununun çocuğu olarak onun yaptıklarının yanında içinde özlemi kalan şeyleri Cumhuriyet’in tanıdığı haklarla hayata geçirmiş biri olmaktan dolayı çok mutluyum. Sabite Hanım Dünya Döner Renkler Kalır’ın gölge karakteri olduğu gibi benim yaşamıma da ışık tutan bir gölge karakter aynı zamanda. Çevremde gördüğüm kadınlardan çok daha etkili ve cesur olduğunu düşündüğüm o güzel kadını kendime rehber edindiğim bir gerçek.
Kitaplarla ilişkisine gelecek olursam; Dünya Döner Renkler Kalır, torunlarının çocukları ondan kalan araziyi satmak üzerelerken torununun torunu Derin’in organik tarım yapmaya uygun bir arazi istemesi üzerine satıştan vazgeçip oraya bir çiftlik kurmak istemeleri noktasından gelişiyor. Romana adını veren Sabite Hanım’ın hatıratındaki Çerh Devran İder Elvan Baki Kalır günümüzdeki söyleyişiyle Dünya Döner Renkler Kalır isimli şiiri. Zaman Geçer Sesler ise onun on yaşından Cumhuriyet’in kuruluşu sonrasına kadar süren kendi yaşamını ve o dönemde yaşanan olayları gerçek belgelere dayanarak anlatıyor.
Roman geçtiği dönem itibarıyla savaşın acımasız, karanlık yüzüne ışık tutarken bir yandan da umut vaad ediyor bu dengeyi nasıl kurdunuz?
Hayat felsefem her zaman asıl olanın hayat olduğu üzerine kuruludur. Romanda bir yandan olabildiğince acımasız yaşam koşulları sürerken bir yandan doğumlar oluyor yeni hayatlar filizleniyor aşk her koşulda kalplere okunu atıyor, sofralar üzerine konulanlar azalsa da yine kurulmaya devam ediliyor ve çocuklar kederlerini oyuna daldıklarında unutuveriyorlar. Dengeyi kurmak için hayatın kendisine baktım. Bütün cevaplar orada gizli zaten. Romanda; babası cephede olan çocukları boynu bükük bırakmaya gönlüm razı olmadı. Onlara Sabite Hanım’ın girişimiyle küçük bir eğlence tertiplettim. Neşe olmazsa bu hayata katlanmamız çok zor olur diye düşünüyorum. Tam da bu nedenle sanat, edebiyat, sporun yaşamımızda olması çok değerli.
Bir anlamda Cumhuriyet’in kuruluşuna giden sürecin romanı olan bu kitabın basımının Cumhuriyet’in yüzüncü yılına denk gelmesi bilinçli bir tercih mi yoksa tesadüf mü?
Yukarıda romanın oluşumundan söz ettiğim gibi iki roman iç içe doğdu. İlk romanımı yazar yazmaz Zaman Geçer Sesler Kalır’ı yazmaya başlayacaktım tabii o zaman daha ismi yoktu. Ben Dünya Döner Renkler Kalır’ı kafamda oluşturmaya başladığımda daha ilk öykü kitabım Hadi Gülümse basılmamıştı. Yazıya dökmeye ise 2018 yılında başladım. Bir otuz sayfa kadar yazmıştım ki edebiyatla daha çok hemhal olacağımı düşünerek bir yayınevine ortak oldum. İşler benim düşündüğüm gibi olmadı. Yazacak vakit bile bulamadım. Baktım olacak gibi değil ayrıldım. Yeniden kendimi romana verip yazmaya başlamıştım ki bu kez pandemi geldi çattı. İlk kapanmada birkaç öykü yazdımsa da romana elimi bile süremedim. Öyle böyle derken 2020 yılında bir yazı kampına katıldığımda kitap altmış World sayfasına ulaşmıştı. 2021 yılında tamamlanıp basıma verildikten sonra ancak Zaman Geçer Sesler Kalır’a dönebildim. Bir bakmışım Cumhuriyet’imizin yüzüncü yılına gelmişiz. Yani daha önceki aksaklıklar olmasaydı büyük bir olasılıkla roman bir sene önce basılacaktı. Tamamen tesadüf oldu ama çok güzel oldu.
Son olarak şu aralar neler yapıyorsunuz ve yeni bir kitap hazırlığınız var mı?
Yaz dönemini geçmiş yıllardan yarım kalmış resimlerimi tamamlayarak ve ağırlıklı olarak okumalar yaparak geçirdim. Yine de tamamen yazıdan uzak kalmadım. Yayınlanmaya hazır bekleyen ama üçüncü romanımdan sonra kitaplaştırılmasını düşündüğüm, pandemi döneminde yazmış olduğum öykülerimin bir kez daha üzerinden geçtim. Bir ortak kitap için deneme yazısı hazırladım. Şu an her iki romanımla ilgili etkinlikler devam ediyor. Sizinle yaptığımız gibi röportaj talepleri oluyor ve yeni roman kafamda şekillenmeye devam ediyor. Bir aksilik olmazsa kasım ortası ciddi bir şekilde yazmaya başlayacağım. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Bu güzel röportaj için çok teşekkür ederim.