Ayakkabı Bot ve çizme Günlük ayakkabı Bot ayakkabı modelleri Çizme ayakkabı Terlik ayakkabı Sandalet Babet Spor ayakkabı Topuklu ayakkabı İç giyim Mayo Çorap Fantezi giyim İç çamaşır takımları Sütyen Gecelik Pijama takımı Gece elbisesi Plaj giyim Giyim Büyük beden Tesettür Etek Trenckot tarz eşofman takımları bayan Mont Gömlek Pantolon T-shirt Sweatshirt Kırmızı elbiseler Ceket Çanta Çanta aksesuarlar Bebek bakım çantası Spor çanta Okul çantası Laptop çantası Portföy çanta Bel çantası Postacı çantası El çantası Sırt çanta Bebek bakım çantası Omuz çantası Atlet Külot Jartiyer Tanga Jüpon Body Büstiyer

bilecik haberleribilecik haberbozüyük haberosmaneli haberdövizakpchpmhp
DOLAR
39,3627
EURO
45,6070
ALTIN
4.287,59
BIST
9.350,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bilecik
Az Bulutlu
25°C
Bilecik
25°C
Az Bulutlu
Salı Açık
28°C
Çarşamba Açık
30°C
Perşembe Açık
31°C
Cuma Açık
32°C

Yiğit Emir Ahi’nin Eğitimci, Yazar İlke Ergün ile Söyleşisi

Yiğit Emir Ahi’nin Eğitimci, Yazar İlke Ergün ile Söyleşisi
/
13.02.2024 12:39 | Son Güncellenme: 13.02.2024 14:14
A+
A-

İlke Hanım bize kendinizden bahseder misiniz?  Yazma yolculuğuna nasıl çıktınız? 

Öncelikle beni sayfanızda ağırladığınız için teşekkür ederim. Ben edebiyata gönül vermiş Kıbrıslı bir yazarım. Yazma yolculuğum o kadar uzun bir serüven ki… Kendimi bildim bileli bu serüvenin başkahramanı gibiyim. Varoluş sebebimin “yazmak” ve elbette “okumak” olduğunu söylesem yanlış olmaz. Ne mutlu ki bunu çocukluk çağımda keşfetme şansını yakaladım. Böylelikle Doğu Akdeniz Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüyle iyice rotasını bulan yolculuğum Eski Edebiyat Yüksek Lisansı ve nihayetinde lise öğretmenliğiyle devam etti.

2004 yılından beri Milli Eğitim Bakanlığı’nın kadrolu Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeniyim. Bunun yanında on beş yılı aşkın bir süre yarı zamanlı gazetecilik ve muhabirlik deneyimim oldu. Yazma konusundaki cesaretimi perçinleyen de sanırım gazetelerdeki uzun soluklu tecrübemdi. Geniş bir platformda röportajlar yapmak, gezi yazılarımı ve hikayelerimi okurla buluşturmak gerçek bir ilk adımdı benim için.

Her ne kadar çocuk sahibi olunca gazeteden yavaş yavaş el çektiysem de bu sanırım daha maceralı yolculuklara adım atmak için bir başlangıç oldu. Böylelikle 2017 yılında ilk romanım AŞKLANTI yayımlandı. Onu UTERYA MATARDAN MEKTUPLAR ve UTERYA FEMMANIN GÜNLÜKÇESİ serisi izledi. Şimdi de dördüncü romanım ON ÜÇE BİR KALA’yı Yol Akademi yayınevinin ücretsiz basım ödülüyle yayımlamanın mutluluğunu yaşıyorum.

Sizce öğrenci olmak mı daha zor, yoksa öğretmen olmak mı?

Öğrencilik tartışmasız dünyanın en kolay ve güzel mesleği! Etrafınıza bir göz gezdirdiğinizde yetişkinlerin bile kendilerini bu meslekten alıkoyamadığını ayan beyan görüyorsunuz. Bireyler sürekli kendini inşa etmenin peşinde. İkinci üniversiteyle, üçüncü üniversiteyle, doktorayla, kurslarla, koçlarla… Her yer şantiye alanı! Ne var ki bu inşaatlar bitmiyor, bitemiyor bir türlü. Tabii özellikle kentli insan için söylüyorum bunu, bir öğretmen olarak söylüyorum:

İnşaatlar bir yerde son bulmalı. İnsan biraz da tamamlanma hissinin hazzına varmalı. Üretkenliğin, bir amaca hizmet etmenin anlamına ermeli. Ömür dediğiniz iki nefeslik minicik bir zaman dilimi. Doğumda ağlamak için doluyor ciğerleriniz, son nefesinizde sükûtla boşalıyor. Bu iki nefes arasında gözleriniz açık oldukça öğrenme eylemi asla son bulmaz. Bir kitapla, bazen filmle, belgeselle, tecrübeyle, macerayla… her daim devam eder. Yeter ki bireylerin dünya seyrini at gözlüğüyle daraltan şu kurumsal öğrencilik bir bitsin!

Son romanınızın adı “On Üçe Bir Kala”… Eserinize bu adı koymaya nasıl karar verdiniz?

Eseri tamamlama süreci boyunca zihnimde birkaç alternatif isim dolanıyordu aslında. Bunlardan biri de “On Üçe Bir Kala”ydı. Bilirsiniz, “13” rakamı özellikle Hıristiyanlıktaki pesimist çağrışımıyla zihinlerde yer bulur. Bu çağrışım kitabın içeriğiyle ilgili okurlara fikir veriyor, diyebilirim. Kitap romantik komedi tadında olaylarla başlıyor, ancak isimden de anlaşılabileceği gibi olay örgüsü daha gerilimli, hatta karanlık duygulara, düşüncelere yol alıyor. Bir felaket olacak, belki kıyamet kopacak hissiyatı satırların peşini bırakmıyor. Bakalım kitabın sonunda, artık on üç tamamına erdiğinde okuru kimler ve neler karşılayacak!

Eserlerinizin insanlara nasıl bir duygu bırakmasını arzuladınız?

İlk romanım “Aşklantı”nın çizgisi diğer romanlarımdan oldukça farklı. “Aşklantı”da Kıbrıslı otel sahibi bir erkek kahramanla Türkiye’den adaya çalışmak için gelen bir kadın kahramanın aşk hikayesi ekseninde günümüzün Kıbrıs gerçeklerini, kültürümüzü, dilimizi, inançlarımızı gezi tadında bölümlerle okura sunmaya çalıştım. Amacım kumar turizmiyle bilinen adamızın doğal ve kültürel gerçek güzelliklerini sergilemekti.

“Uterya” serisinde ise kendimi buldum. İdeal ve fütürist diyebileceğimiz bir ada düzeni yarattım. Bireylerin yaş, cinsiyet, sosyo-kültürel ayrım gözetmeksizin tamamen eşit olduğu sosyo-ekonomik bir ada düzeniydi bu. Böyle bir düzenin var olabileceğini göstermekti amacım. Tabii ki sistemi kendi bünyesindeki çelişkilerle eleştirerek… Diğer bir deyişle hem olumlu hem de olumsuz yanlarını irdeleyerek.

“On Üçe Bir Kala” ise iyisiyle, kötüsüyle ideali arzulamanın tam aksine daha karanlık tespitlerin romanı oldu. Bu romanda amacım bir nevi yakın gelecek ve farklı coğrafyalar üzerinden bugünün eli kulağında felaketlerine “Aman ha!” dedirtmekti. Her halükarda tüm romanlarımda tarafsızlık prensibini korumaya çalıştım. Tiplemeye düşmeden tüm seslere kulak kabarttım. O yüzden yüce mesajlara hapsolan iyi ya da kötü karakterler bulamazsınız eserlerimde. Fikir çatışmalarını sorgulayacağınız hem iyi hem de kötü karakterler bulursunuz.

Yedi yıla dört roman sığdırdınız. Peki, romanlarınızdaki hangi karakterle tanışmak isterdiniz?

Hepsini aile ferdim gibi tanıyorum aslında, ama “Femmanın Günlükçesi”ndeki Che’yle vakit geçirmeyi çok isterdim. Uterya gibi bir adanın gerçekten var olması ne güzel olurdu! Hele gerçek bir Uteryalıyı yakından tanımak müthiş bir deneyim olurdu kuşkusuz.

Öte yandan yaşadığı sıra dışı dönüşümden dolayı “On Üçe Bir Kala”nın başkarakteri Christinsa’yı yakından tanımayı istememek mümkün değil. Sanırım okurlar da buna katılacaktır. Gerçi hikayenin gerçek olmasını asla dilemesem.

Yaşamınızın olmazsa olmazları nelerdir?

Her şeyden önce oğlum Destan… Sonrasında ailem ve elbette edebiyat başta olmak üzere sanat.

En beğendiğiniz yazarlar ve kitapları hangileridir?

Bu gibi sorulara cevap vermekte zorlanıyorum aslında. Birinden bahsedince diğerinin hatırı kalıyor gibi geliyor bana. O yüzden “Bir yazar ne okumalı?” sorusuna cevap vermeyi tercih ederim. Edebiyattan da önce felsefe okumalı, siyaset okumalı, tarih okumalı, mitolojiden başlayarak kutsal kitapları okumalı… Geniş bir dünya coğrafyasını, ondan da geniş zamansal yolculuğuyla dolaşmalı, tanımalı. Edebiyatta “Gılgameş”ten başlayarak hatırı sayılır miktarda klasik eserleri okumalı. Elbette kendi çağının edebiyatını ve yaşadığı coğrafyayı da ihmal etmemeli. Birkaç sanatçıya ve esere takılı kalarak yazar olunmuyor. Özellikle yazdığımız eserlerin prototiplerini ve arketiplerini öğrenmemiz çok önemli. Hangi yapıtın inşasını devam ettirdiğimizi bilmeliyiz.

Sosyal medyayla aranız nasıl? Hangi mecraları kullanıyorsunuz? Hangilerini kullanmıyorsunuz ve neden?

Sosyal medyayla güçlü bir bağım yok. Hiçbir zaman olmadı. Daha çok güncel haberleri takip etmek, yeni çıkan eserlerden haberdar olmak için kullanıyorum sosyal medyayı. Çok ender paylaşım yapıyorum. Ben içinde bulunduğum anı fotoğraf karelerine, birkaç görsellik paylaşımlara hapsetmekten hoşlanamadım pek. O anı beş duyu organımla yaşayarak özgürleştirmekten hoşlandım.

Sadece Facebook “İlke Ergin” ve İnstagram “ilkergin12” hesaplarım var. Kıbrıs’ta Facebook kullanımı yaygın. Alternatifleri onun yerini alamadı. Facebook özellikle sık görüşemediğimiz arkadaşlarımıza ulaşmanın en pratik yolu.

Beş yıl içinde ulaşmak istediğiniz hedefleriniz nelerdir?

Aynı istikrarda devam etmeyi hedefliyorum. Öğretmenlik ve iyi bir okur-yazar olmak… Ailemle mutlu olmak… Tamamlanmışlık duygusuyla dopdolu hissediyorum kendimi. Böylesi yeterince güzel, huzurlu. Umarım uzun sürer.

Geri dönüp baktığınızda, öğretmenlik mesleği için neler söylemek istersiniz?

Öğretmenlik meslekten ziyade ömür boyu kuşandığınız bir üniforma, bir unvan. Bu unvana sahip olduğum için gururluyum. Öğrencilerimle mutluyum. Onlar sayesinde kendimi genç, dinç hissediyorum. Geleceği öngörebiliyorum. Her ne kadar onlar zaman zaman karamsar olsalar da ben onlar sayesinde gelecekten umutluyum. İyi ki varlar. İyi ki öğretmenim. Ne mutlu bana!

Değerli vaktinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz. Sevgiyle kalın…

ÖZÇİLEK REKLAM1
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

bsr recyclinghof berlin a rel="dofollow" href="https://www.vurgec.com/kategori/canta" title="Çanta">Çanta Çanta aksesuarlar Bebek bakım çantası Spor çanta Okul çantası Laptop çantası Portföy çanta Bel çantası Postacı çantası El çantası Sırt çanta Bebek bakım çantası Omuz çantası