Ayakkabı Bot ve çizme Günlük ayakkabı Bot ayakkabı modelleri Çizme ayakkabı Terlik ayakkabı Sandalet Babet Spor ayakkabı Topuklu ayakkabı İç giyim Mayo Çorap Fantezi giyim İç çamaşır takımları Sütyen Gecelik Pijama takımı Gece elbisesi Plaj giyim Giyim Büyük beden Tesettür Etek Trenckot tarz eşofman takımları bayan Mont Gömlek Pantolon T-shirt Sweatshirt Kırmızı elbiseler Ceket Çanta Çanta aksesuarlar Bebek bakım çantası Spor çanta Okul çantası Laptop çantası Portföy çanta Bel çantası Postacı çantası El çantası Sırt çanta Bebek bakım çantası Omuz çantası Atlet Külot Jartiyer Tanga Jüpon Body Büstiyer

ref: refs/heads/v3.0
bilecik haberleribilecik haberbozüyük haberosmaneli haberdövizakpchpmhp
DOLAR
34,2826
EURO
37,5132
ALTIN
2.921,94
BIST
8.927,96
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bilecik
Az Bulutlu
26°C
Bilecik
26°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
28°C
Cuma Az Bulutlu
26°C
Cumartesi Yağmurlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
19°C

Betül Altınsoy’un Değerli Şair ve Yazar Zeliha Aypek ile Söyleşisi

Betül Altınsoy’un Değerli Şair ve Yazar Zeliha Aypek ile Söyleşisi
ÖZÇİLEK REKLAM1
07.12.2023 12:39
A+
A-

Öncelikle hoş geldiniz. Bu güzel röportaj için şimdiden teşekkür ederim. Dilersiniz sorularımıza geçelim. 

Kendinizden bahseder misiniz, kısaca okuyucularımıza bahsedelim.

Ankara doğumluyum. Ankara Üniversitesi DTCF Sosyoloji bölümü mezunuyum. Önce Arhavi ve Hopa Dershaneleri’nde sonra da Ankara Yıldırım Beyazıt Lisesi’nde Felsefe Grubu Öğretmenliği yaptım. 2000’li yılların başlarında Strasbourg’a (Fransa) yerleştim. Strasbourg Üniversitesi’nde kısa bir süre sosyoloji öğrenimi gördüm. Üç çocuk annesiyim. İki şiir kitabım var: Sofora ve Kendi Evimde Değilim.

İlk ne zaman ben yazar olacağım dediniz?

Metafizik bir bakış açısı olarak yorumlayabilirsiniz ancak insanın ruhsal anlamda önsel bilgilerle kuşanmış olarak dünyaya gelen, bedensel gelişiminin ilerleyen aşamalarında yeryüzüne atılış nedeninin farkına varabilme yetisine sahip bir canlı olduğunu ayrımsamışımdır hep. Dolayısıyla her bireyin öznel macerasında kendini keşfe çıktığı bir kronolojik yaş vardır; doğaya, kendisine, toplumsal çevresine, kurallar düzenine dair sorular biriktirdiği, çocuk merakının boz bulanık yanıtlar sonsuzluğuna karıştığı. Bende bu dönem 5-6 yaşlarına tekabül ediyor. Henüz okula başlamamışken mutfağın duvarına, bir paket margarinle hiyeroglife benzer bir şeyler çiziktirdiğimi çok net hatırlıyorum. Bilinçli bir davranış olmamakla birlikte, yıllar sonra bu anı aklıma geldiğinde, edebiyatın yaşamımda önemli bir yer kaplayacağını az önce bahsettiğim önsel bilgi veya sezgiyle hissetmişim diyorum. Lisede kompozisyon yarışmasında dereceye girmiş, ödül olarak Peyami Safa’nın “Yalnızız” romanını kazanmıştım. İlk cümleden kitabın sonuna kadar beni derinden etkileyen psikolojik tahlillerle dolu, ütopik yanı olan bir kitaptı. Proust’un “Albertine Kayıp” romanından bir alıntı yer alıyordu: “…İnsan ne kadar kendini bilmiyor!” Bu kısa ve vurucu cümle beni çok etkilemişti. Tüm karşılaştığım rastlantılar silsilesi beni, kendini bilme kapılarından birinin önüne, okuma-yazma güdüsünü karşılayacağım kapının önüne bıraktı. Böylece, kim olduğumu anlamak, ne düşündüğümü görmek için yazmaya başladım lise yıllarında.

Kişiyi yetiştiği ortamın ürünü kabul edecek olursak sizi nasıl bir ortam şekillendirdi?

Akrabalık bağlarının kuvvetli olduğu dönemlerde halalarla, dayılarla, teyzelerle, amcalarla, dedelerle, ninelerle büyümüş bir çocuktum. Dedemin (annemin babası) sandığında sakladığı kitapları gizlice alır okurdum. O ve diğer dedem teatral edalarla, bizlere kişisel hikâyeler, anılar, masallar anlatırlardı, biz de nefesimizi tutarak çocuksu merakımızla, heyecanımızla dinlerdik. Bu sözlü anlatım geleneğiyle içli dışlı olmanın, yazmak için gerekli olan yaşanmışlık repertuarını zenginleştirdiğini düşünüyorum.

Sizi yazmaya yönlendiren bir durum veya duygu oldu mu? Ölüm, ayrılık, aşk vb.

Yanılmıyorsam Güvercin Gerdanlığı filmindeydi; derviş aşkı arayan müridine şöyle diyordu: ”Herkes yolunu bulmak için kendine bahşedilmiş en değerli yeteneğini kullanır, sana bahşedilense sesin. Şarkı söyle oğlum. Bunu yaparsan yolun sana gösterilecektir.” Sevdiğimiz birinin ölümü, ayrılıklar, hayatî addettiğimiz bir şeyden yoksun kalmak, yolumuzu bulmamız için o en değerli potansiyel yeteneğimizin ortaya çıkmasında tetikleyici bir etkiye sahip olsa gerek. Yoksun kalmak zenginleşmektir bu anlamda. “Zihnin gücünü artıran şey kederdir”, der Proust. Yazan hemen hemen her bireyde resmi çizilmiş olgun bir keder/ hüzün, gerçekliğin her bilinçli görmede başkalaştığına denk düşen bir yerini bulamama hâli vardır. Somut veya mecazi ölümler vardır, kendinde veya başkalarında en yüce duyguyu arayıp bulamamanın çaresizliği ve bunun açığa çıkardığı boşluk duygusu vardır. Tüm bunlar özellikle duyarlığı yüksek kişilerde, sanatçılarda yeni yaşamalar üretme, icat etme isteği uyandırır. Ben annemin ve babamın ölümleri gibi felaketlerle yaşamın icat edilen tarafına katıldım, yaşadığımız gerçekliği inkâr etmeden. Ruhumu sağaltmak için. Yazma babında olmasa da yazdıklarımı görsellik kazandırıp cisimleştirme kararımda/ isteğimde anne-baba yoksunluğu etkili olmuştur.

Edebiyat haricinde başka ilgilendiğiniz sanat dalları var mı?

Evet var. Müzik ve sinema. Çocukluğumdan beri şarkı söylemek bir tutku olmuştur benim için. Yazarlıktan daha eski hayalimdi iyi bir ses sanatçısı olmak. Şartlar uygun olmadı fakat fırsat oldukça sosyal ortamlarda şarkılar söylüyoruz arkadaşlarla. Bir de bestem var. Sinema filmleri üzerine çeşitli dergilerde yayımlanmış inceleme yazılarım mevcut. Bir de senaryosunu yazmaya devam ettiğim yaşanmışlığı olan ilginç bir öyküm var.

İdeal yazar nasıl olmalıdır?

İdeal yazar deyimini pek doğru bulmuyorum. Ancak iyi bir yazar nasıl olmalıdır, derseniz, bence öncelikle çok iyi bir okuyucu olmalıdır. Gerek kendisinden önceki yazarları gerek çağdaşı yazarları seçerek, özümseyerek okumalıdır. Taşmak için dolmak gerekir. Gözlem yetisi iyi olmalı, kendini, çağını, çağı içindeki her şeyi eleştirel gözle incelemeli, objektiflikle izlemelidir.

Satın aldığınız ilk kitabı hatırlıyor musunuz?

Aldığım ilk kitabı hatırlamıyorum ancak okuduğum ilk hikâyeyi çok net hatırlıyorum: Ömer Seyfettin, Kaşağı.

Yazmaya yeni başlamış ve başlayacak insanlar için ne önerirsiniz?

Dünya Edebiyatı’na yön veren, mihenk taşı olan yazarları/şairleri okumalı mutlaka. Bir de kendi toplumuna ve dünyadaki gelişmelere açık, meraklı ve nesnel gözlerle bakabilmeli.

Çok keyifli bir röportaj oldu, bu güzel sohbet için çok teşekkür ederiz. 

Ben de teşekkür ederim.

ÖZÇİLEK REKLAM1
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

bsr recyclinghof berlin a rel="dofollow" href="https://www.vurgec.com/kategori/canta" title="Çanta">Çanta Çanta aksesuarlar Bebek bakım çantası Spor çanta Okul çantası Laptop çantası Portföy çanta Bel çantası Postacı çantası El çantası Sırt çanta Bebek bakım çantası Omuz çantası