Ayakkabı Bot ve çizme Günlük ayakkabı Bot ayakkabı modelleri Çizme ayakkabı Terlik ayakkabı Sandalet Babet Spor ayakkabı Topuklu ayakkabı İç giyim Mayo Çorap Fantezi giyim İç çamaşır takımları Sütyen Gecelik Pijama takımı Gece elbisesi Plaj giyim Giyim Büyük beden Tesettür Etek Trenckot tarz eşofman takımları bayan Mont Gömlek Pantolon T-shirt Sweatshirt Kırmızı elbiseler Ceket Çanta Çanta aksesuarlar Bebek bakım çantası Spor çanta Okul çantası Laptop çantası Portföy çanta Bel çantası Postacı çantası El çantası Sırt çanta Bebek bakım çantası Omuz çantası Atlet Külot Jartiyer Tanga Jüpon Body Büstiyer
Biraz kendinizi tanıtır mısınız?
İsmim Ayşe Gülten KIRICI. 1957 yılı Bolu İli Göynük İlçesi’nde doğdum. İlk ve orta okulu Göynük’te tamamladım. Orta okul birinci sınıftayken babamı kaybettim. Annem iki kızını okutmak için çok çaba gösterdi. İradeli bir kadındı. Hayatım boyu iradesi yönüyle kendime onu örnek aldım.
Daha sonra Kütahya Öğretmen Okulu parasız yatılı sınavlarını kazandım. Dört yıl sonra 1976 yılında mezun oldum ve meslek hayatına başladım. İlk görev yerim, Bolu ili Göynük İlçesi’nin Alan Köyü oldu. Karacalar ve Aydınlar köylerinde de sınıf öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra 1980 yılında eş durumu nedeniyle İstanbul iline atandım. Yirmi bir yıl Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak devlet hizmetinde çalıştım. 1997 yılında emekliye ayrıldım. Meslek hayatıma, İstanbul’da çeşitli özel okullarda on üç yıl görev alarak devam ettim. Evli ve iki kız çocuğu annesiyim. Bir torunum var.
İlk eserim, “Anam” isimli öyküm (Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Nisan-Mayıs-Haziran 1997) Bağcılar İlçe Milli Eğitim Dergisi’nde yayınlandı. Duygu dolu şiirlerim çoğalınca bir kitapta toplamayı düşündüm. Mayıs 2004’te “Etrafına Bak” isimli şiir kitabımı çıkardım. 2010 yılında aktif görevi bırakarak hayallerimi gerçekleştirmek için yazın hayatına başladım. “İz Bırakan Öğrencilerim” ilk anı kitabımdır. İkincisi “Telefonumdaki Kaybolan İsimler”dir. İki yıl sonra, “Büyüyen Öğrencilerimle Büyük Buluşma” isimli anı kitabım basıldı. Daha sonra çocuk edebiyatına yönelerek “Kar Taneleri (2013), “Minnoş (2014), Kurdeleci Kız (2015) ve Çevreci İkizler (2021)” isimli 9 yaş üzeri çocuk romanlarım basıldı. Çocuk romanlarımın oluşumunda BALA KİTAP TOPLULUĞU’nun fikirleri benim için çok yararlı oldu. Her romanımın incelenmesinde bir basamak atladığımı hissettim. Kitap fuarlarına katılarak, okullarda söyleşiler yaptım. Kitaplarımda; sade, yalın ve akıcı bir anlatım dili kullanmam okuyucular tarafından çok ilgi gördü. Sonra çocuk şiirlerimle “Sevgi Çiçekleri (2017)” yoluma devam ederek aynı yıl biriken öykülerimle “Sevgiyi Tohuma Yaz” isimli kitaplarım basıldı.
En son 2023 Mayıs ayında “Bir Oyunumuz Var (çocuk kitabı) ile Gönül Sesi Öyküleri” kitaplarım okuyucuyla buluştu.
Şiirlerimden bazıları Neyzen Ender Doğan, müzik öğretmeni arkadaşım Selahattin Özsüer ve Raif Kırlıoğlu (müzik öğretmeni ve bestekar) tarafından bestelenmiştir.
Ayrıca Bolu Postası, HerşeyGöynükiçin ve GÖKADER (Göynük Kadınlarını Kalkındırma, Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği) sitelerinde köşe yazılarım yayınlandı. Ayrıca Halk Edebiyatı Dergisi’nde köşe yazılarım yayınlandı. Halen de deneme, öykü, röportaj konularıyla dergide yazılarım yayınlanmaktadır.
İlk yazınızı ne zaman yazdınız, ilham aldığınız ya da sizi teşvik eden oldu mu?
Kütahya Öğretmen Okulu’nda edebiyat öğretmenimiz bize bir hikâye yazma ödevi verdi. Ne yazsam acaba? diye düşünürken aklıma kendi hayatımı kaleme almak geldi. Sınıfta pencerenin önüne oturdum ve düşüncelerimle zamanı geriye sardım. Biraz sonra kelimeler kendiliğinden peşpeşe akmaya başladı. “Selma’nın Kaderi” isimli yazdığım bu hikâye ödevim öğretmenimizden en yüksek notu (10) aldı. Çok mutlu oldum tabii ki. Aynı yıl okulda anneler günü için bir hikâye yazma yarışması açıldı. Ben de yazdığım bu öykümün içeriğini annemi ön plana çıkararak yeniden düzenledim. Ve “ANAM” isimli hikâyemle yarışmaya katıldım. Sonucunda ikinci oldum. Bu sayede kendime güvenim geldi.
Yazarlığa heveslendiğiniz ilk anı ya da dönemi anımsıyor musunuz? Sizi böyle meşakkatli bir yolculuğa çıkartan etkenlerden bahseder misiniz?
Çocukluğum kütüphanelerden kitap alıp okuyarak geçti. Öğretmenlerimin verdiği yüksek notlar övgü dolu sözleri beni yüreklendirdi ve teşvik etti. Orta okul sıralarında Türkçe öğretmenimin verdiği bir kitap özeti ödevinde ‘’Pollyanna’’ kitabının özetini çıkarıp bir de güzel kapak resmi yapmıştım. Öğretmenim sınıfta ödevimi gösterip; “Bakın çocuklar bu ödev kapağı için değil, içinde yazılanlar çok güzel bir dille anlatıldığı için en yüksek notu aldı.” sözleri beni çok sevindirmişti.
Öğretmen okulu yıllarımda bir hayalim vardı. “Meslek hayatına atıldığımda, öğrencilerimle ilgili yaşadığım anılarımı yazmak.” Bu hayalimi emekli olmaya hazırlanırken gerçekleştirmeye karar verdim. Basılan kitaplarımı gören, yıllar sonra karşılaştığım okul arkadaşlarım “Senin zaten okul sıralarında Türkçen çok iyiydi.” sözleri ne kadar doğru bir yolda olduğumu kanıtlıyor.
Eserlerinizde özellikle öne çıkardığınız konular var mı? Bunun sebebi nedir? Öğretmenlik ile edebiyat arasında nasıl bir bağ var ve mesleğiniz size yazarlıkta ne kazandırdı?
Otuz dört yıl sınıf öğretmenliği yapmış olmanın verdiği gururla, hayatımın içinde hep çocuklar vardı. Onlara karşı duyduğum sevginin yanında mesleğimi de en iyi şekilde yapmış olmanın sorumluluğunu taşıdım yıllarca. Bu yüzden öne çıkan konularımın başında çocuk ve öğrencilik yılları geliyor.
Öğretmen aynı zamanda iyi bir hatip olmalıdır. Ders anlatım üslubuyla karşısındakileri büyüleyip ilgisini çekmelidir. Çünkü, elimizdeki hamur insandır. Onu yoğurup, şekil verirken çok dikkat edilmesi gerekir. Öğrencinin arkadaşlarıyla olan ilişkileri ve derslerindeki başarısı onlarla birebir ilgi kurmaya dayanır. Öğrenci, derslerindeki bilgi kısmını, her zaman bir şekilde öğrenebilir. Eksiklerini tamamlama şartları ilerleyen yıllarda doğar. Ama kişisel hayatında yaşadıkları ve onları etkileyen duygular çok farklıdır. Bu duyguların anne, baba, öğretmen üçgeninde paylaşımında öğretmenin desteğinin etkisi çok önem taşır.
Bu konuda mesleğim bana büyük bir avantaj sağladı. Çünkü karşımda beni dinleyen küçük dinleyicilerim vardı. Eğer konu ilgilerini çekmezse sıkılıyorlardı. Onların ilgisini çekmek için anlatım üslubumun çok iyi olması gerekiyordu. Her zaman değişik ve ilgi çekecek sözlerle derse başlayıp öyle de bitirirdim. Çoğu zaman onlara da kendilerini anlatma fırsatı verirdim. Böylece birlikte ifade yeteneklerini geliştirmeye çalıştım. Bol kitap okumak olmazsa olmazlarımızdı. Kısaca benim mutfağım mesleğim oldu. Seneler sonra karşılaşma fırsatı yakaladığım öğrencilerim, bana emeklerimin karşılığını aldığım bir ödül olarak da geri döndü.
Size göre şiir nedir?
Bana göre şiir, bir müzik gibidir. Okumaya başlayınca nağmeler kendiliğinden akıyormuş hissine kapılarak duygulanırım.
İlham kaynağınız nedir? Nasıl yazarsınız? Hangi vakitler, sevinçliyken mi üzüntülüyken mi yazarsınız?
Çocuk şiirlerimi ve romanlarımı ev ortamında ve gece sessizliğinde bazen çocukluk günlerime dönerek, bazen de kendimi öğrencilerimin yerine koyarak yazdım. Ama yazmak için yer ve zaman farketmiyor. Duygusal bir yapıya sahibim. Bu yüzden bir söz, bir şarkı, dalga sesleri veya yağmurdan etkilenip yazabilirim. Bazen hüzün, bazen de sevinçler ilham kaynağım olur. Konsantre olduktan sonra yer ve zaman benim için önemli değil. Ama kesinlikle sessiz bir ortamda daha iyi sonuç aldığımı söyleyebilirim. Bazen de kafamda kurgulayarak kısa notlar alırım. Sonra bunları harmanlayarak yazımı tamamlarım.
Edebiyatın diğer sanat dallarıyla olan ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir yazar olarak sinemayla, resimle, heykelle, müzikle nasıl bir yakınlığınız, bağınız var?
Edebiyat, özellikle resim, müzik ve beden eğitimiyle bir bütün olarak düşünülebilir bana göre. Anlatılanlar okuyucunun gözünde bir resim gibi canlanmalı, sözcüklerin hareketliliği bir beden eğitimi gibi sıçrayarak okuyucuyla bütünleşmelidir. “Müzik ruhun gıdasıdır.” Sözü sorunuza en güzel örneklerden biridir. Beynimizi dinlendirip kalem gücümüze nağme ve sadelik katar.
İlk eseriniz ne zaman basıldı?
İlk eserim 2004 yılında bastırdığım “Etrafına Bak” isimli şiir kitabıydı. İçeriği iki bölümden oluşuyor. 1. Bölümde çocuk şiirleri var. İkinci bölümde ise kendime ait şiirler var. 2017 yılında çocuk şiirlerine eklemeler ve düzenlemeler yaparak yalnızca çocuk şiirlerinin bulunduğu “Sevgi Çiçekleri” isimli kitabım basıldı.
Şiir kitabının ardından anı kitaplarına geçmenizdeki etken nedir?
Hayallerimi gerçekleştirmenin zamanının geldiğini düşünüyordum. Biriktirdiğim, öğrencilerimle ilgili yazdığım hikâyelerimi kitap haline getirmek için büyük bir istek doğdu içimde. Mesleğimde aktif hayatı bırakırken, kendime ait bir şeyler yapmak fakat yine de eğitimin içinde olmak istedim. İlk yayın evi sahibim de “Yazar olmayı hiç düşündünüz mü? Toplumun sizin gibi yazarlara ihtiyacı var.” diyerek beni yüreklendirdi. Ben de yoluma yazar olarak devam etmeye karar verdim. Sonra internet hayatının içine girdim. Kendime sosyal medyadan sayfa açınca, beni arayan öğrencilerimle karşılaştım. Giderek çoğalmaya başladık. Ve bir gün, buluşmaya karar verdik. Hem de basılan kitaplarımla imza günü olsun, diye düşündük. Toplandık, büyüyen öğrencilerimle buluştuk. Onlara ilk basılan kitaplarımdan imzaladım. O zaman öğrencilerim, “Öğretmenim neden bizi de yazmıyorsunuz?” dediler. “Büyüyen Öğrencilerimle Büyük Buluşma” isimli anı kitabım da bu öneriyle çıktı.
Çocuk edebiyatına yönelmeniz nasıl oldu? Çocuk edebiyatına nasıl bakıyorsunuz? Bu bağlamda neler yapmak gerekir? Bir eğitimci olarak, çocuk roman yazarlığı konusunda neler söylemek istersiniz?
Okul hayatımda editör olan velilerim vardı ve bana hep çocuk edebiyatı ile ilgili mutlaka bir kitap yazmamı söylerlerdi. Kendim de yazım hayatıma anı kitaplarımdan sonra bir çocuk romanıyla devam etmeyi çok istiyordum. Fakat hangi konuyla başlayacağımı bilemiyordum. Öyle bir kitap olmalıydı ki; Pollyanna gibi hem çocukların zevkle ve sıkılmadan okuyabileceği bir kitap olsun, hem de büyüklerin sevebileceği bir kitap olsun. Çocuklar, daha küçük yaşta bu kitabı okuyarak sorumluluk ve yardımlaşma duygularını geliştirsin. Çevresindekilere karşı daha saygılı davransın. Büyükler de kitabı okuduğunda kendi hayatlarını ve davranışlarını gözden geçirerek öz eleştiri yapsın. Sonucunda kalıcı ve güzel bir eser ortaya çıksın.
Kitaba başlayabilmem için koşulların oluşması ve duygularımın dile gelmesi gerekiyordu. Tabii bu anlamda otuz dört yıl sınıf öğretmenliği yapmış olmam çok işime yaradı. Özellikle özel okul deneyimim olması da kitabın oluşmasında büyük katkı sağladı. İlhamın geldiği ilk zaman bir Ocak ayının ilk haftasıydı. Uyandığımda, dışarıda lapa lapa kar yağıyordu. Bu şekilde yağan kar, insanlarda genelde sevinç ve coşku uyandırır. Beyazlığıyla temizlik ve saflığı ifade eder. Benim de içimi bir sevinç ve coşku kapladı. Birden düşüncelerimde bir şeyler yerine oturdu. Evin içinde “buldum” diye kendi etrafımda dönmeye başladım. Kitabımın ismini bulmuştum. “Kar Taneleri “olmalıydı. Bu havada okullar kesinlikle tatil olurdu. Öğretmenlik yıllarımda, çalışan annelerin bu durum karşısında yaşadığı zorluklara tanık olmuştum. Ben öğretmen olduğum için böyle bir durumda, çocuğumla birlikte tatilde birlikte olma şansına sahiptim. Ama diğer mesleklerde çalışanların böyle bir şansı yoktu. Bu yüzden zorlanıyorlardı.
Hemen salonda bulunan masaya doğru giderek bilgisayarımın başına oturdum. Bir taraftan yağan kar tanelerini seyrederken, diğer yandan bilgisayarda kitabımı yazmaya başlamıştım. Cümleler kendiliğinden akıyordu sanki. Penceremizin önünde bulunan çam ağacı yavaş yavaş beyaz bir örtüyle kaplanmaya başlamıştı. Evimizin sol köşesinde bulunan çınar ağacı ile sağ köşesinde bulunan akasya ağacı, çam ağacıyla birlikte kuşlara ev sahipliği yaptığı için ilham kaynağım oldu.
Kitabımın konusunda kar yağışı nedeniyle okulların tatil olduğu bir günde, Selim pencere kenarında kar tanelerini seyrederken uykusu gelir. Rüyasında kar taneciğinin kendisine seslendiğini görür. Birlikte kar tanesinin ailesinin bulunduğu, uçan bir kızağa binerler. Cadde ve sokaklarda zor durumda bulunanlara yardım ederler. Macera dolu vakit geçirirler. Eğlenirler de aynı zamanda. Uyandığında; öğretmeninin verdiği ödev aklına gelir. Gördüğü rüya ödevinin oluşmasında etkili olur. Sorumluluğunu yerine getirdiğinde güzel bir ödül kendisini beklemektedir.
Kitaba başladığımda kısa bir sürede bitirmeyi planlamıştım. İstediğim zamandan biraz daha uzun sürdü. Kitabın basım aşamasında yapılan başvuru ve hazırlıklar zaman alıyordu. Nihayet 2013 Nisan ayında ilk çocuk romanım Sokak Kitapları Yayınevi tarafından basıldı. İzmir Kitap Fuarı’na ben de yeni kitabımla katılma şansını yakalamış oldum. Kitabımı yazarken bir taraftan da kitabım için “Kapak fotoğrafları nasıl olmalı?” diye düşünmeye başlamıştım. Kapak grafik tasarımcımız sevgili Özkan Artaş‘ın güzel bir kapak tasarlayacağından emindim ama işin başında ben olmalıydım. İçime sinmeliydi. Ben anlattım o şekillendirdi ve kitap kapağımız böylece ortaya çıktı. Kitap kapağının, konu içeriğine uygun ve albenisi olan bir kapak olması beni memnun etti.
Çocuk edebiyatı farklı bir olaydır. Çocukların dünyasına girmek ve onları doğru kitapla buluşturmak gerekir. Okuma sevgisini kazandırmanın yanında, kitabın içeriğiyle de eğitici, bilgilendirici, akıcı olmalı, onları sıkmamalıdır. Ayrıca çocuk romancılığında çocuk psikolojisini iyi bilmek ve iyi eğiterek, öğreterek kaleme almak gerekir. Bilgili ve tecrübeli insanların bu işe eğilmeleri çok önemlidir. Ben yazdığım üç anı kitabımda 34 yıllık eğitim hayatı boyunca yaşadığım tecrübeleri paylaştım. O yüzden genç eğitmenlere bunları okumalarını özellikle tavsiye ediyorum. İçeriğinde birikim ve gerçek yaşanmışlıklar var.
“Bala Kitap Topluluğu” ile tanışmanızdan bahsedebilir misiniz?
Bu süre zarfında diğer kitaplarımla ilgili etkinliklerim devam ediyordu. Ve yapmak istediğim başka projelerim de vardı. Bolu’ya gittiğim bir gün, kendisini tanımaktan onur duyduğum Bolu’da Yenihayat Gazetesi sahibi Selma Akçakavak’la buluştuk. Gelecekle ilgili planlarımdan konuştuk. Çocuk kitabı yazdığımı öğrenince çok sevindi. Kendisinin sayesinde Abant İzzet BAYSAL Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Zeki Gürel Bey ile tanıştım. Kendisi Bala Çocuk Edebiyatı Topluluğu üyesiydi ve Çocuk Edebiyatı konusunda yardımcı olmak istediğini söyledi. Böylece çok değerli BALA KİTAP TOPLULUĞU üyeleriyle yolum kesişti. Önemli yazar, psikolog, grafiker ve çeşitli kesimlerden oluşan topluluk, Ankara’da her hafta toplanarak bir kitabı inceliyorlardı. Daha basım aşamasında olan KAR TANELERİ kitabımın örnek dosyasını gönderdim. Topluluk üyeleri, Nazmi Şimşek başkanlığında Üzeyir Gündüz, Hakkı Uslu, Arslan Küçükyıldız, Nermin Gürhan, Ülkü Duysak, Nur Ersen, Fatma Yangın Ekşioğlu, Yılmaz Erdoğan gibi daha pek çok dalında uzman kişiler, çoğaltılarak her birine dağıtılan örnek dosyamı okudular. Bana randevu verdiklerinde kitabım baskıdan çıkmıştı. Elimde kitabımla birlikte Ankara’da toplantıya katıldım. Kalbim heyecandan küt küt çarpıyordu. Kendimden emindim fakat onların görüşleri de benim için çok önemliydi. Çok güzel bir toplantı oldu. Sonuçta yazar olarak doğru yolda olduğumu anladım. Bala Kitap Topluluğu’na beni misafir ettikleri için teşekkür ederim. Aynı dili konuşmak son derece önemli. Ufkum daha çok açılmış oldu ve farklı düşüncelerle de bakabilmeyi öğrenmiş oldum. Beğeni ve teşekkürlerini sunduklarında çok sevindim.
Bu topluluk grubu, Ankara’da haftanın her Çarşamba günü toplanarak kitap incelemesi yapıyor ve Türk Edebiyatına kaliteli eserlerin çıkması için araştırma yapıyorlar. Başvurunuzla randevu alarak sıraya giriyorsunuz. Böylece kitabınız farklı bakış açılarıyla incelemeden geçmiş oluyor. İkinci baskıda gerekli düzeltmeleri onların önerileri doğrultusunda yaparak çıkardım. Sonra Minnoş ve Kurdeleci Kız kitaplarımı incelediler. Gerekli öneri ve eleştirilerle taslak olan kitaplarıma katkı sağlamış oldular.
“Minnoş” kitabınızdan bahsedebilir misiniz? Bu kitabı yazarken nereden esinlendiniz?
“Kar Taneleri” kitabımın baskı döneminde, “Minnoş” isimli kitabımı da yazmaya başlamıştım. Yazlıkta yavru bir kedi bulmuştum. Onun hikâyesi bu kitapta yer aldı. Ama bu kitap beni çok uğraştırdı. “Minnoş” kitabımda da yeniden oturup “Bala Kitap Topluluğu” önerileri doğrultusunda gerekli düzenlemeleri yaptım. Fakat ben kitabımın kapağına mutlaka kedimin resmi olsun istiyordum. Bunun için birçok ressam arkadaşıma Minnoş isimli kedimin fotoğrafını gönderdim. “Yapabilir misiniz?” diye sordum. Olumsuz yanıt üzerine son olarak, hemşerim, arkadaşım, hemşire, köşe yazarı, ressam olan Fatma Marmara’ya gönderdim. Onun Göynük ve diğer tabloları çok güzel ve etkileyiciydi. Kırmadı beni, “Tabii yaparım.” dedi. Çok güzel tablo oldu. Sıra tablonun kapağa dökülme aşamasına geldi. Çocuk kitabı olduğundan, kitabın içinin de çizim olması gerektiğini düşündüm. Yolum Hakkı Uslu Bey ile çakıştı. Sağolsun, o da çok güzel bir şekilde içini resimledi. Her şey tam yerli yerinde oldu. Konuların aralarına resimler serpiştirildi. Çocukların ilgisini daha fazla çekecek şekilde düzenlendi. Böylece “Minnoş” 2014 yılının ekim ayında çıktı. Daha sonra Fatma Marmara arkadaşım, “Kar Taneleri” ve “Kurdeleci Kız” isimli kitaplarımın kapaklarını da tabloya döktü. Farklı bir kapak tarzıyla edebiyat dünyasında yer almış oldum. Kitabın kapağının güzel olması da çok önemli bence. Okuyucuyu kendine çekiyor.
Kitap fuarlarını takip edebiliyor musunuz?
İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Bolu, Kayseri, Tekirdağ, Çorlu, Üsküdar, Sancaktepe, Sultanbeyli kitap fuarlarına katıldım ve fırsat buldukça katılmaya da devam ediyorum. Birçok okula yazarlar okullarda projesi kapsamında söyleşi ve imza günü etkinliği yaptım. Memleketim olan Göynük’te imza günleri ve okul söyleşileri yaptık. Kütahya’da ve Bolu’da kütüphaneler haftasında yapılan etkinliklerle söyleşi ve imza günlerim oldu. Burada dostlarımla karşılaştım çok mutlu oldum beni hiç yalnız bırakmadılar onlara çok teşekkür ediyorum.
Yeni çalışmalarınız var mı? Şu an neler yapıyorsunuz?
Evet, yeni çalışmalarım var.
Göynük Yolculuğumuz ve Akşemseddin Hz. (Seyahatname tarzında tanıtım kitabı)
Sevda Basamağı (Roman) Bekledim Seni (Şiir)
Türk ve dünya edebiyatından kendinize örnek aldığınız yazarlar, şairler var mı? Onlardan ne şekilde etkilendiniz, ya da istifade ettiniz?
Her okuduğum kitap bana örnek oldu. Kimi zaman roman, kimi zaman kişisel gelişim, kimi zaman da felsefe ve macera dalında okuduğum kitaplar kalemimin güçlenmesine katkıda bulundu. Yerli ve yabancı pek çok yazarın eserini okudum. Tabii ki okuduğunuz kitaplardan etkileniyorsunuz. Size de çok şey katıyor. Ayşe KULİN, Elif ŞAFAK, Zülfü LİVANELİ, Reşat Nuri GÜNTEKİN, Orhan KEMAL, Eleanor H. PORTER, Kemalettin TUĞCU, Yaşar KEMAL, Tolstoy, Dosto YEVSKİ severek kitaplarını okuduğum yazarlardır.
Kütüphanenizi oluştururken nelere dikkat edersiniz? Yeni bir kitap seçerken ölçüleriniz nelerdir? Yoksa kitaptan çok, belli yazarları belirleyerek, onların eserlerini seri olarak takip etmeyi mi tercih edersiniz?
Çocuk klasikleri, romanlar, beğendiğim yaşanmışlıkları anlatan sürükleyici kitapları ve arkadaşlarımın adıma imzaladıkları kendi kitaplarını, kütüphanemde bulundurmaya dikkat ederim.
Yeni bir kitap seçerken değişik yazarların kitaplarını okumayı tercih ederim. Çünkü farklı bir bakış açısı yakalarım ve kendi bakış açımı zenginleştiririm.
Bir seçme şansı verilse hangi yazarın, hangi eserini yazmış olmayı isterdiniz?
Böyle bir konuyu hiç düşünmedim. Yazmak bir yetenek ve sanat işidir. Bu yolda yürüyenleri takdir ediyor ve saygı duyuyorum. Onların arasına katılabildiğim için mutluyum. Herkes kendi eserini yazsın diye düşünüyorum.
Ülkemizde yeterince edebiyat okuru var mı sizce? Çok eser yazılıyor ama nitelikli eserler okura nasıl ulaşacak? Siz okurlarınıza yeterince ulaştığınızı düşünüyor musunuz?
Ülkemizde maalesef yeterince kitap okuru yok. Teknolojinin ilerlemesiyle bilgisayar, internet ve çalışma hayatının yoruculuğu kitap okumaya olan ilgiyi azaltıyor. Çocukların küçük yaştan itibaren sınav odaklı ders çalışmaları ve başarı beklentileri günümüzde kitap okumaya etkin bir engel olduğunu görüyorum.
Çok fazla eserin yazıldığı doğru. Okurların büyük çoğunluğu kitabı inceleyerek alıyor. Nitelikli bir kitap kendini belli ediyor zaten. Kitapla ilgili yorumlar ve tanıtımlar da kitabın okura ulaşmasına katkı sağlıyor. Kültür Bakanlığı Türkiye’deki çocuk kütüphaneleri için çocuk romanlarımdan 400’er adet satın aldı. Ayrıca altıncı baskıyı yaptılar. 2010 yılından beri çok emek ve çaba sarf ettim. Sürekli kendimi yeniledim. Böylece epey yol aldım. Okurlarıma yeterince ulaştığımı düşünüyorum.
Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Güçlü bir dürtü mü? Hayatınızın olmazsa olmazı mı? Ya da başka bir şey…
Yazmak benim için bir çeşit kendimi ifade edebilmemin güçlülüğünü ortaya koyuyor. Kelime hazinem zenginleştiği gibi, hayallerim de gerçekleşiyor aynı zamanda. Ne zaman ve nerede ortaya çıkacağı belli olmayan hissi duygularım, satırlara dökülmek için yalvarıyor adeta. Ben de bu duygularımın sesine kulak veriyorum.
Yazarlık zor mu, kolay mı?
Yazarlığın zor ya da kolay olması kişiye göre değişiyor bence. Benim açımdan aslında zor değil. İlgi ve yetenek, biraz da çaba gerektiriyor. Ayrıca çok kitap okuyarak da beslenmeniz gerekli. Bir programda yazma işinin ne kadar zor olduğu, yaşanmış bir olayla anlatılmıştı. Kişi o akşamüzeri gün batımında karşısında romantik bir manzara, balkon masasına oturmuş, çayı kahvesi, kağıdı, kalemi hazır bir şekilde yazmaya başlayacakmış. İlk cümlesi ‘’Güneş batıyor.’’ olmuş. Sonra düşünmüş aklına hiç bir şey gelmemiş. Sabahleyin belki daha iyi ilham alırım diyerek bırakmış. Sabah olmuş, bu kişi tekrar masaya oturmuş, yine çayı kahvesi hazır ilham gelmesini bekliyormuş. “Güneş doğuyooor.” sözlerinden sonra yine aklına yazacak bir şey gelmeyince bu işin kolay olmadığını anlamış. Ve bu işi ustalarına bırakmaya karar vermiş.
Yazarlık yolunda ilerleyenlere tavsiyeleriniz nedir?
Yazarlık zorlu bir süreçtir. Yazarlık yolunda ilerleyenler öncelikle çok kitap okuyarak, kelime hazinesini zenginleştirip, bakış açısını geliştirmelidir. Sonra betimleme, hayal gücü, yaşanmış ya da gerçek dışı olaylarda yaratıcı olmalıdır. Araştırmaya ve gözlemlere önem vermelidir. Kitap dosyanız hazır olduğunda ise bu kez de yayınlanma süreci başlar. Uygun ve güvenilir bir yayınevi bulmak, tanıtım aşamasında bizzat fuarlara katılarak okuyucularla yüzyüze gelmek, söyleşiler yapmak, yerel basında haber kaynaklarında yer almak yazar adaylarına önemli bir aşama kaydettirir. Ayrıca kitaba dair geri dönüşleri takip ederek, yapılan eleştirilerle de beslenebilir. Kısaca sabır ve azimle her gün yeni bir şeyler öğrenerek yılmadan yoluna devam etmelidir.
Yazarlık Atölyelerine bakışınız nasıl? Sizce yazarlık öğretilebilir mi?
Yazarlık atölyeleri yazar adayları için önemli bir basamaktır. Ben yazarlığa başladıktan yedi yıl sonra “Öğrenmenin yaşı yoktur.” düşüncesiyle Kadıköy yazarlık atölyesine başladığımda ne kadar doğru bir karar aldığımı gördüm. Şenol Tombak öğretmenimizle orada tanıştım. Kendisinin öğrencilerine karşı ilgi ve alakası kursun devamlılığı açısından önemli olduğu gibi benim için de etkileyici oldu. Bu yüzden kitap bastırmadan önce mutlaka böyle bir yerden destek almalı diye düşünüyorum.
Yazarlık öğretilebilir mi? sorusuna bir kaç soruyla karşılık vermek gerekirse öğretmenlik öğretilebilir mi? Ya da mühendislik, doktorluk öğretilebilir mi? diye düşünüldüğünde bu mesleklerin önce okullarında eğitim öğretim göreceksin, sonra staj dönemi ve deneyimlerini birleştirdikten sonra öğrenilebilir. Yazarlık da kişiden kişiye değişir bence. Eğer kişi bu yolda ilerlemeye kararlıysa, yeteneklerini geliştirmek istiyorsa eksiklerini tamamlayıp, öğrenebilir. Ama azim ve çaba yoksa öğrenme de olmaz.
Halk Edebiyatı’na nasıl bakıyorsunuz?
İslamiyet öncesi, Türk edebiyatının bir devamı olduğunu düşünebiliriz. Yazı dili olmayan toplumlarda sözle aktarılan kültür birikimi halk edebiyatını oluşturur. Masal ve destanlardaki olağanüstünlükler dışında konular genelde somut ve gerçekçidir. Aşk, doğa sevgisi, gurbet, ayrılık, özlem, din ve tasavvuf, kahramanlık, mizah başlıca konularını içerir.
Halk edebiyatı gelişmiş toplumlarda da yazılı edebiyatla birlikte gelecek kuşaklara aktarılır. Bu yüzden halk ile içi içe samimi bir kültür olan halk edebiyatı birikiminin gelecek nesillere aktarılması, toplumumuz açısından çok önemlidir.
Bizim kuşak Köroğlu gibi kahramanların destanları, Aşık Veysel gibi ozanların türküleriyle büyüdük. Ağaç yaş iken eğilir misali, gönlümüz halk edebiyatına daha yakın olarak büyüdük ve sevdik. Bu yüzden halk edebiyatını da severek takip etmeye çalışıyorum.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Yazarlık sürecimde beni yalnız bırakmayan arkadaşlarım, öğretmenlerim, öğrencilerim, yakınlarım ve okurlarıma ailem olduğunu hissettirdikleri için çok teşekkür ederim. Ayrıca, internetten ve fuarlarda kitaplarımı alarak bana güç veren okurlarıma, yazarlık atölyesi çalışmalarımda destekleriyle yalnız bırakmayan Şenol Tombaş öğretmenime ve bana bu fırsatı verdiğiniz için size ve ekibinize çok teşekkür eder, okurlarınıza selam, sevgi ve saygılarımı iletirim.
Eserlerinizden bize bir güldeste sunar mısınız?
ETRAFINA BAK
Dertlerden uzak dur,
Bugün, bugünü yaşa.
Mutluluk yıldönümün olsun bir neden,
Çık da şöyle etrafına bak.
Yürüyen insanları gör,
Otobüs tramvaya bin.
Otomobili bırak yaya ol,
Uyan da etrafına bak.
Ne kalabalık bir şehir,
Herkes bir yerlere gidiyor,
Kimi üzgün, kimi neşeli,
Dur da etrafına bak.
Kulak ver çocuklarının sesine,
Karşıda Saray burnu el sallıyor bize,
Kaç sene oldu , vapura binmeyeli seninle,
Ne çabuk geçmiş zaman etrafına bak.
Daha dün tanımıştık birbirimizi,
Tanışmamız bir heyecandı ikimiz için,
Kalıcı olan sevgimizin sesini,
Dinle de etrafına bak.
Sakın hor görme karşındakini,
Hoşgörü ve neşeyle bak her yana.
Ömrün biterse bir gün sonunda,
Bulamazsın bir daha etrafına bak.
Birleştirici ol, ayırıcı değil,
Kardeş ol, düşman değil,
Yak ışığını mum da olsa,
Aydınlat da etrafına bak.
Yaş otuz beşi çoktan geçmiş,
Sanki bahar havasını andıran
Şu güzel kış günü ortası,
Nefes al da etrafına bak.
Geçen seneler ne yazık,
Kazandık mı bilemedik,
Kaybettiklerimiz neler?
Var mı düşün, etrafına bak.
A . GÜLTEN KIRICI
10 . 02 . 2002 / Pazar (Etrafına Bak şiir kitabımdan)
YARAMAZ ÇOCUK
Yaramaz, yaramaz çocuk,
Yerinde duramaz çocuk.
Usandık artık senden,
Uslan da gel çocuk.
Güneş doğuyor yine,
Haydi hazırlan çocuk.
Karıncayı örnek al,
Dersine çalış çocuk.
Bak zil çaldı bile,
Yerine otur çocuk,
Sevmeyi öğren artık,
Haklıyı koru çocuk.
Sana kaç defa dedik,
Öğütleri tut çocuk.
Büyümeye hazır ol,
Sabır, sebat et çocuk.
GÜLTEN KIRICI
18 . 10 . 2001 (Etrafına Bak şiir kitabımdan)
bsr recyclinghof berlin a rel="dofollow" href="https://www.vurgec.com/kategori/canta" title="Çanta">Çanta Çanta aksesuarlar Bebek bakım çantası Spor çanta Okul çantası Laptop çantası Portföy çanta Bel çantası Postacı çantası El çantası Sırt çanta Bebek bakım çantası Omuz çantası