Ayakkabı Bot ve çizme Günlük ayakkabı Bot ayakkabı modelleri Çizme ayakkabı Terlik ayakkabı Sandalet Babet Spor ayakkabı Topuklu ayakkabı İç giyim Mayo Çorap Fantezi giyim İç çamaşır takımları Sütyen Gecelik Pijama takımı Gece elbisesi Plaj giyim Giyim Büyük beden Tesettür Etek Trenckot tarz eşofman takımları bayan Mont Gömlek Pantolon T-shirt Sweatshirt Kırmızı elbiseler Ceket Çanta Çanta aksesuarlar Bebek bakım çantası Spor çanta Okul çantası Laptop çantası Portföy çanta Bel çantası Postacı çantası El çantası Sırt çanta Bebek bakım çantası Omuz çantası Atlet Külot Jartiyer Tanga Jüpon Body Büstiyer
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Hocalarınız kimler? Karagöze ilginiz nasıl başladı?
Merhaba, ben Akın Kurt. 1968 İstanbul doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunuyum. 30 yılı aşan bir süredir de ağırlıklı olarak bankalarda olmak üzere finans sektöründe çalıştım ve halen de özel bir şirkette finans yöneticisi olarak çalışıyorum. Evliyim ve 18 yaşında bir oğlum var.
Bu soru bana hep sorulduğu için, ben bile kendime cevap vermekte zorlanıyorum. Yani ne zaman yemek yemeye başladınız gibi bir soru oluyor benim için. Karagöz’e hiçbir zaman ilgim başlamadı. Elbette bu ifade biraz garip gelecek ama benim içine doğduğum evde Karagöz ve müzik konuları, zaten evimizin bir parçası idi. Yani doğal ortamımızda bulunuyordu. Babam Orhan Kurt, aslen yüksek inşaat mühendisi olup, bu mesleğinin yanı sıra profesyonel olarak hem müzik ve hem de Karagöz sanatı ile ilgilenmekte idi. Dolayısı ile ev ortamımızda hem Karagöz figürlerinin yapımı, oynatımı ve hem de müzik hep vardı. Ben bunların içine doğmuş bulundum.İlk çocukluk yaşlarımdan itibaren de hem tasvir yapımı ve hem de oyun olmak üzere babama yardaklık yaptım. Zaman ve süre vermek gerekirse, 12 yaşımı ve 1980 yılını milat kabul etsek, tarih olarak 1990’lı yılların ortalarına kadar ve toplamda 15-20 yıl kadar, annem Hayret Kurt’la birlikte babama yardaklık yaptım. Bu süreçte binlerce tasvir ve oyun içinde yer aldım. 2000’li yıllara doğru ise iş hayatımın yoğunlaşması, evlilik ve benzeri sebeplerle daha seyrek bir şekilde faaliyetimi sürdürdüm. Ancak hiçbir zaman bırakmadım. Dolayısı ile Orhan Kurt hem babam ve hem de ustamdır.
Karagöz oyununun sanatından konuşacak olursak, Karagöz oyunu nasıl bir oyun? Sanatçıların üslubu nasıl oluşuyor? Kaç yıldır bu işi yapıyorsunuz?
Karagöz sanatı aslen bir sahne sanatıdır. Bildiğiniz gibi beyaz bir perdeye arkadan ışık yansıtılarak, yine aynı perde üzerinde, daha çok bilinen adı ile “Hayali” denilen sanatçılar tarafından, deriden imal edilmiş renkli figürlerin hareket ettirilmesi ve seslendirilmesi yolu ile icra edilmektedir. Yani küçük bir perdede deriden kuklalar ile oynatılan, bir nevi müzikli tiyatro oyunudur diye anlatabiliriz. Elbette bu çok basit ve ham bir tanımdır.
Karagöz, tarihi geçmişi çok uzun yıllara dayanan bir geleneğin devamıdır. Nasıl başladığına dair birçok farklı görüş ve teoriler olsa da, bugün bildiğimiz şekli ile en az 400-500 yıllık bir geçmişi takip edebiliyoruz. Bundan öncesi de olmakla birlikte elimizdeki kaynaklar sınırlı olduğu için, bugün bile başlangıcı ve bu topraklarda varoluşu konusunda farklı görüşler ve teoriler tartışılıyor. Ancak bence bu tartışmalar daha çok tarihçilerin işi. Yani Karagöz’ün ve Hayalilerin bugünkü durumu açısından çok temel bir sorun değil. Sorunuza dönecek olursam, başta belirttiğim gibi Karagöz, aslen bir sahne sanatı. Aynen tiyatro, opera, müzikal ve benzeri diğer sahne sanatlarında olduğu gibi, içinde drama, görsellik ve müzik barındıran, ancak sahnesi bizim ayna dediğimiz küçük bir beyaz perde olan ve tek bir kişi tarafından icra edilen bir sanat. Tek kişi derken elbette yardak, çırak, müzisyenler gibi destek elemanları olmakla birlikte, ana özelliği içindeki tüm karakterlerin tek bir kişi tarafından seslendirildiği, yani icra edilmesi oldukça zor bir sanat.
Bir Hayali’nin üslubunun oluşması konusunda şunları söyleyebilirim;
Bugün her ne kadar azalmış olsa da, birçok eski geleneksel sanatta olduğu gibi Karagöz sanatı da usta-çırak ilişkisi içerisinde öğrenilen ve öğrenim süreci hiç bitmeyen bir sanattır. Babam Allah rahmet eylesin, “Oğlum yaşım 85 oldu, 70 yıldır bu işi yapıyorum, hala da öğrenmeye devam ediyorum” derdi.
Bir sanatçının üslubu, yıllar içinde ustasından edineceği bilgiler ve tecrübesi, diğer sanat ve sanatçılardan edineceği görgüsü ve elbette yeteneği çerçevesinde oluşmaktadır. Biliyorsunuz birçok sanat özenmek ve taklit etmekle başlar. Bugün benim tasvir yapımı konusunda sürdürmeye çalıştığım ekol, babamın hocası olan Ragıp Tuğtekin ve onun hocalarının 17.-18. Yüzyıllara kadar geri götürebileceğimiz bir ekolüdür. Bu elbette bir süreçtir. Yani sizden öncekilerden edindiklerinizi, kendinizden de bir şeyler katarak bir sonraki nesle aktarmanız gerekir. Eğer oyun kısmı için bahsedersek yine aynı prensip geçerlidir. Yani ustanızın oyun oynatma şekli ister istemez sizi etkiler. Ancak zaman içerisinde kendi üslubunuz gelişir ve ayrışır. Elbette sadece taklit üzere devam ettirmek çok sağlıklı değildir.
Karagöz oyunu insanlarda nasıl bir duygu bıraktı? Bu kadar ünlü olmasını neye borçlu?
Elbette bu soruya cevap verirken şunu belirterek başlamak gerekir. Hangi Karagöz oyunu? Yani 19. Yüzyıldaki bir oyun mu, yoksa 21. Yüzyılda oynatılan bir oyun mu? Çünkü oynatılan oyunları tarihsel süreçlerden soyutlayarak değerlendirmek çok anlamlı değil. Karagöz birçok olumlu, olumsuz süreçlerden geçerek günümüze ulaşmıştır. Güncelliğini yitirdiği, tam olarak yasaklanmasa bile gündemden düştüğü veya hor görüldüğü birçok dönem olmuştur. Daha eski dönemlerde içinde temel unsur olan hiciv faktörü, muhtelif sebeplerle seyrelmiştir. Bugünkü yaygın algılanma şekli ise daha çok “çocuk” lara yönelik bir oyun olduğu şeklindedir. Ancak gerçek tam olarak böyle değildir. Elbette çocuklara yönelik bir kısmı olsa da yetişkinlere yönelik veya oynatıldığı ortama göre şekil değiştirebilecek bir yapısı vardır. Bu kadar ünlü olmasının sebebini sordunuz. Sebep tamamen Karagöz’ün “insanı” çok açık olarak ve eğlenceli bir şekilde ifade edebilme, hicvedebilme kabiliyetidir. Elbette bu kabiliyetin etkisi oyun oynatan kişi ile direkt olarak ilgilidir. Örnek vermek gerekirse bizim Kar-ı Kadim dediğimiz 15-16 civarı oyun vardır. Bunlara bir iki örnek isim vermek gerekirse Salıncak, Kağıthane Sefası gibi. Bu oyunların alt kısımda bir genel hikâye yapısı vardır. Ancak aynı oyunu, aynı oynatıcı bile birebir aynen oynatamaz. Çünkü karşınızda sizi izleyen kitlenin yani izleyicilerin tepkileri, sizin o anki performans durumunuz, ortam ve benzeri hususlar oyunun akışına etki eder. Karagöz doğaçlama espriye çok yatkın bir sanattır ve izleyici ile etkileşimi yüksektir. Yani siz hikayedeki bir kısmı oynatırken seyirci ile girdiğiniz etkileşim, oyun içinde farklı bir durum ve duygu yaratır. Sorduğunuz sorunun yani Karagöz’ün ünlü olmasının altında yatan bir diğer sebepte işte bu etkileşim faktörünün yüksek olması ve seyircinin kendisini de oyun içinde hissedebilmesidir diye düşünüyorum. Benim en sevmediğim ve zaman zaman yapmak zorunda kaldığım şey, seyirci olmadan bir video kaydı için oynatılan oyunlardır. Bu tip oyunlar bende son derece tutuk, donuk ve monoton bir his bırakır.
Gölge oyununu usta-çırak ilişkisi bağlamında ele alırsak yetiştirdiğiniz çıraklar var mı?
Usta-çırak bağlamında yetiştirdiğim birkaç öğrencim var. Elbette bunların en önemlisi eşim Didem Kurt’tur. Kendisi Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar mezunu olduğu için, özellikle tasvir yapımında, zaman zaman benim bile danıştığım kişi durumuna gelmiştir. Şu sıralar çok seyrek fırsat bulsam da, oyunlarda bana yardaklık yapmaktadır. Onun dışında 2014 yılında yine içinde eşimin de yer aldığı ve 4 hanımdan oluşan bir ekibe, onların talebi doğrultusunda birkaç ay süren bir çalışma ile Karagöz tasviri yapımı konusunda eğitim verdim. Onların yapmış olduğu tasvirler ve benim, babamın tasvirleri ile bu çalışmalardan oluşan küçük bir sergiyi Cağaloğlu’nda Hadım Hasan Paşa Medresesi’nde 1 ay süre ile sergiledik. Elbette onların profesyonel olarak Karagöz sanatçısı olmalarından çok, yapılabilirliğini göstermekti.
Bunun yanında çırak olarak oğlum Kaan Kurt’u yetiştirmeye çalışıyorum. Ancak bu süreçler çok kısa sürede olamıyor. Babam Orhan Kurt 20 yılı aşkın bir süre Ragıp hocaya yardaklık, çıraklık yapmıştır. Ben ona yine bahsettiğim gibi 15-20 yıl fiilen yardaklık yaptım. Babamın bir diğer öğrencisi olan Murat Huten 20 küsur yıl bizim evimize gelmiş gitmiştir. Şimdiki çağda elbette kimsenin 20 yıl beklemek gibi bir sabrı yok. Bunu da biliyorum ancak, en azından oğlum Kaan Kurt için bu şans var. Kendisi ilgi duyduğu ve emek sarfettiği müddetçe ustası olacağım. Tasvir yapımı ve oyun oynatma kısmında zaten yardaklık süreçleri başladı. Ancak sonrası bahsettiğim gibi onun işi.
Bunun dışında yukarda bahsettiğim konu ile bağlantılı olarak, bana yılda en az 3 veya 4 kişi telefonla ulaşıp, Karagöz öğrenmek istediklerini ve yardım edip edemeyeceğimi sorarlar. Bende elimden geldiği kadar yardım etmeye çalışırım. Ancak şu ana kadar tespitim şudur ki, bu konuya heves etmek ile bu işe ciddi anlamda gönül vermek ve çaba sarf etmek aynı şey değildir. Yani heveskarlar ile gerçekten bu yolda yürümek isteyenleri ayırmak gerekir. Çağımızın bir gerçeği ve büyük sorunu bence, herkes, her şeyi, hemen istiyor. Kimsenin bir şey elde etmek için sabrı yok ve usta-çırak ilişkisi için bu büyük bir sorun. Herkes hemen usta olmak istiyor.
Sanatınızı icra ederken etkilendiğiniz veya örnek aldığınız kişiler kimlerdir, neden? Bu kişilerin sanatsal gelişiminize etkisi nedir? Usta-çırak ilişkisi nasıldır?
Yaşım ve şansım nedeni ile olsa gerek, son dönem cumhuriyet döneminin bütün önemli Karagöz ustalarını ve bunun yanında kukla, meddah, ortaoyunu sanatçılarını görme, tanıma ve izleme fırsatım oldu. Elbette ki bu babam sayesinde oldu. Bu sanatçılardan bazıları, Tacettin Diker, Metin Özlen, İhsan Dizdar, Tuncay Tanboğa (Hayali Torun Çelebi), Nevzat Açıkgöz, Aram Çerçi’dir. Bunların hepsinden az ya da çok bir iz bir etki almışımdır. Özellikle Bursa, İstanbul veya başka şehirlerde düzenlenen festivallerde saydığım sanatçıları yıllarca bir arada izleme şanslarım oldu. Bunun dışında tasvir yapımı konusunda elbette Ragıp hoca ve onun öğrencisi babam Orhan Kurt başlıca etkilendiklerimdir.
Bu saydığım sanatçıların hepsi birbirini usta olarak gören, sanatlarına ve birbirlerine saygıları yüksek olan insanlardı. Zaman zaman aralarında bir sorun olsa bile belli bir düzeyin altına düştüklerine hiç şahit olmadım. Bunun yanında birbirlerinden etkilendikleri ve yardımlaştıklarına da çok kez şahit olmuşumdur.
Karagöz oyunu hangi sanat dallarını içinde barındırıyor? Türkiye’de bayan karagözcü bulunuyor mu?
Karagöz sanatı birçok sanatı içinde barındırmaktadır. Bunları temelde tiyatro, müzik, resim ve plastik sanatlar olarak ele alabiliriz. Tiyatro derken elbette dramanın yanında tek kişi tarafından icra edildiği için artistik, yani tek kişinin performansı önemli yer tutmaktadır. Bu kişinin hem ses kullanımı, eğer Hayali’nin yeteneği varsa şan yani şarkı söyleyebilmesi çok önemlidir. Karagöz oyunlarında canlı müzik kullanılması çok önemlidir. Elbette bu her durumda olamayabilir ancak olursa çok önemli ve katkısı olan bir unsurdur. Hatta bu müziğin sözlü kısmını Hayali kendisi yapabiliyorsa çok değerlidir. Bunun en iyi örneği de babam Orhan Kurt’tur. 40 yıla yakın İstanbul sahnelerinde profesyonel olarak hanendelik yaptığı için buradan gelen bilgi ve tecrübesini oyunlarına çok iyi bir şekilde yansıtmıştır. Karagöz sanatının resim ve plastik sanat olarak ele alınmasının sebebi ise, oyun oynatmakta kullanılan figür veya bir nevi kuklaların, tasarımının bir resim veya çizim sanatı bilgisi gerektirmesindendir. Figürlerin her biri ayrı bir tasarım konusudur ve her bir sanatçı için farklıdır. Plastik sanat olarak belirttiğim kısım ise tasvir yapımıdır. Bildiğiniz üzere tasvirler deriden (dana, düve veya deve derisinden) kesilmekte ve çok zor bir işçilik ile imal edilmektedir. Aslen tasvir yapımı bu sanatın kendi başına ayrı bir alt başlığıdır diyebiliriz. Bazı sanatçılar oyun oynatmadan sadece tasvir yapımı ile uğraşmışlardır. Veya tasvir yapmadan sadece oyun oynatan sanatçılar dahi olmuştur.
Anladığım kadarıyla sadece Karagöz oyunları sergilemiyorsunuz farklı etkinlikleriniz de var. Bunları öğrenebilir miyiz?
Bunun dışında pek farklı bir etkinliğim yok. Tam olarak neyi kastettiniz bilmiyorum ama müzikle amatör olarak ilgileniyorum. Çok kısa bir dönem profesyonel çabalarım oldu ise de iş hayatım nedeni ile pek kalıcı olmadı. Küçük yaşlarda 5 yıl kadar piyano dersi aldım, sonrasında bir dönem gitar dersleri aldım. 80’li 90’lı yıllarda amatör gruplarla müzik yaptım. Yine bu süreçte babamın etkisi ile tambur çalmaya başladım. Yaklaşık 40 yıldır tambur çalıyorum. Karagöz oyunlarında kullandığım müzikleri kayıttan da olsa kendim yapmaya çalışıyorum. Çünkü maalesef babamda olan ses kapasitesi bana geçmiş durumda değil.
Yaşamınızın olmazsa olmazları nelerdir?
Elbette ilk sırada ailem gelir. Sonrasında ise insanın mutlaka insanın kapasitesi çerçevesinde bir veya birden çok ek iş yapmak konusunda çaba sarfetmesi gerektiğine inanırım. Bu müzik olabilir, resim olabilir veya başka bir uğraş olabilir. Belli bir kalıba sokmak doğru olmaz diye “iş” diye tanımladım. Ancak her insanın zaten bir ana işi oluyor. Mesela ben finans sektöründe çok uzun yıllardır çalışıyorum. Ancak sadece bununla kısıtlı ve sınırlı kalmayı hiçbir zaman doğru bulmadım. En yoğun ve zor zamanlarda bile Karagöz’e, müziğe veya başka şeylere vakit ayırmaya çalıştım. Elbette geçim en önemli konu olduğu için herkes için kolay olmuyor bu. Ama yine de çaba sarfetmek gerek diye düşünüyorum. Hobisi veya bir uğraşı olmayan insan olmak, çok sağlıklı gelmiyor bana.
Kültür sanat adına katıldığınız yurt içi yurt dışı etkinlikler (sergi, festival, yarışma, kongre, sempozyum, seminer, şenlik, konferans, bienal, kurs, eğitim faaliyeti, dernekler, vakıflar) nelerdir?
Bahsettiğim gibi yurtiçinde babamla birlikte sayısını bilemeyeceğim kadar ama 1000 civarı olduğunu tahmin ettiğim Karagöz veya kukla gösterisinde yardaklık yaptım. Birçok sergisine tasarım ve kurulum konusunda katkıda bulundum. Bunun yanında karma olarak babam veya çalışma grubum ile açtığım 3-4 sergide yer aldım. Babamın yayınladığı “Karagöz’ün Kuralları” kitabının editörlüğünü yaptım. Daha önce UNIMA İstanbul üyesi iken sonrasında ayrıldım. Şu an Karagöz Derneği üyeliğim devam ediyor. 2019-2021 yıllarında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Dijital Tiyatro Arşivi projesi kapsamında iki oyunum bakanlık kayıtlarına alındı. 2014 yılında beri ise yine T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı kapsamında listede yer alıyorum. Zaman zaman T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Karagöz Derneği, UNIMA Türkiye Milli Merkezi tarafından düzenlenen ve Karagöz veya geleneksel sanatlarla ilgili sempozyumlarda katılımcı olarak yer alıyorum. Ama iş hayatım nedeni ile çok aktif bir faaliyetim var diyemem.
Gelecekle ilgili planlarınız nelerdir?
Gelecekle ilgili planım yok. Hayat bazen çok uzun bazen çok kısa. Zaman, sağlık ve maddi durumum elverirse ilerde bu sanat için biraz daha katkı sağlayabilecek çalışmalarda yer almak isterim. Özellikle Karagöz konusunda Bursa dışında bir müze yok. Bu müzenin de kapsamı sınırlı. Karagöz aslen İstanbul folklor ve kültürüne ait bir unsur. Bu nedenle İstanbul’da da kapsamlı bir müze çalışmasının içinde yer almak veya katkıda bulunmak isterim.
Sosyal medyayla aranız nasıl? Hangi mecraları kullanıyorsunuz? Hangilerini kullanmıyorsunuz ve neden?
Aktif bir kullanıcı değilim. Tüm platformlarda hesabım var ancak sadece takip ediyorum. Nadiren paylaşım yapıyorum.
Değerli vaktinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz. Sevgiyle kalın…
Aslen ben size, bana değer verip görüşlerimi sorduğunuz için teşekkür ederim. Kapsam çok geniş olduğu için, elimden geldiğince kapsayıcı olarak cevap vermeye çalıştım.
Umarım sürç-i lisan etmemişimdir.
İyi çalışmalar dilerim.
bsr recyclinghof berlin a rel="dofollow" href="https://www.vurgec.com/kategori/canta" title="Çanta">Çanta Çanta aksesuarlar Bebek bakım çantası Spor çanta Okul çantası Laptop çantası Portföy çanta Bel çantası Postacı çantası El çantası Sırt çanta Bebek bakım çantası Omuz çantası