“Hastane önünde incir ağacı
Doktor bulamadı bana ilacı
Baştabip geliyor zehirden acı
Garip kaldım yüreğime dert oldu
Ellerin vatanı bana yurt oldu.”
Yukarıda sözleri geçen acı dolu türkünün hikayesi herkes tarafından bilinir fakat bilmeyenleri de varsayarak bu yazı içerisinde bahsetmek istedim.
Çoğu kişi bilir. Bahsi geçen bu türkünün iki tane hikayesi vardır. Birbirinden dokunaklı bu iki hikâyeden ilkini anlatmak ve ardından ikinci hikâyeye geçmek isterim.
“Askerde verem hastalığına yakalanmış olan bir Yozgatlı genç, komşusunun kızıyla beşik kertmesidir. Verme yakalanan genç, hava değişimi alarak köyüne geri gelir. Kızın ailesi ise; gencin hastalığını öğrendikleri için oğlanla görüşmelerine izin vermezler. Hem verem hastalığından hem de malum durumdan dolayı genç oğlan gün geçtikçe erimeye başlar. Ailesi ise gencin bu durumuna karşın çok üzgündür. Kız tarafına yalvarırlar ve yakarırlar, hiç değilse uzaktan görmesi için. Maalesef fayda etmez.
Kız tarafının tek şartı vardır ve bu şart ise gencin tedavi olmasıdır. Bu şart üzerine genç oğlan rapor aldığı hastaneye yatmak için İstanbul’a yola çıkar. O zamanlar verem çaresiz bir hastalıktır ve gencin hastalığı günler geçtikçe ağırlamaya başlar. Genç oğlanın gözünde nişanlısı ve ailesi canlanır. Gözü hastane önündeki incir ağacına takılır ve bu türkünün ilk beyitlerini yazmaya başlar.”
İlk hikâyeyi anlattığımıza göre ikinciye de geçmemiz gerekir. İkinci hikâye için çoğu kişi gerçek olduğundan ve türkünün asıl hikayesinin anlatıldığından bahseder. Hiç beklemeden ikinci hikâyeyi anlatmak istiyorum.
“Yozgat Akdağmadenili Nedret adında evlilik hayali kuran nişanlı bir öğrencinin eğitim aldığı Pazarören Köy Enstitüsü’nde vefat etmesi üzerine yakılan bir ağıttır. Nedret sarı saçlı ve mavi gözlü bir kız ile nişanlıdır. Okulu bitirip öğretmen olarak atandıktan sonra nişanlısı ile evlilik hayalini kurar.
Nedret, 1947 yılında Kayseri Pazarören Köy Enstitüsü’nde okurken, o yıl çok çetin bir kış mevsimi geçmiş ve üşütüp rahatsızlanmıştır. Yarı ahşap yarı toprak olan enstitünün revirine yatırılır. Revirde yattığı sırada da yangın çıkar. Nedret, hasta ve bitkin olduğu için alevlerin arasından çıkamaz. Arkadaşları ve öğretmenleri onu kurtarana kadar maalesef vücudunda çok ciddi yanıklar oluşmuştur. Bu durum üzerine, okul arkadaşları ve öğretmenleri Nedret’i Kayseri’deki bir hastaneye yetiştirmeyi başarırlar. Doktorlar vücudunun büyük bölümü ciddi şekilde yanmış olan Nedret için uğraşsalar da maalesef hayatını kaybeder.
Cenazeyi alarak enstitüye doğru yola çıkarlar. Yolculuk sırasında da hayatını kaybeden Nedret’in sınıf arkadaşlarından bir genç tarafından bu içli ağıt yakılır.
KAYNAKÇA
https://www.okuryazar.com.tr/dergi/hastane-onunde-incir-agaci